Biz pek iyi anlaşamazdık, gerçi biz hiç anlaşamazdık.

"Bir sorun mu var? " Elim hala yanağındayken sorduğum soruyla gözlerini kapattı. Yüzünü buruşturmuştu, güzel şeyler yaşanmadığına bir kez daha emin oldum.

"Sevgililer illa birlikte mi olmak zorunda? "

Gözleri kapalı bir şekilde sorduğu soruyla beraber yanağını okşayan elim durdu. Buz kestim, o bir kaç saniye içinde aklımdan geçen şeyleri yalnızca ben bilebilirdim.

Bütün vücudumu saran korkuyla beraber sessizce mırıldandım.  "Seni bir şeye mi zorladı?" Kendi sesimi işittiğim an her şey daha da keskinleşti, endişeyle kollarını tutup onu kaldırmaya çalıştım. "Jongin, sana bir şey mi yaptı o piç? "

Benim endişeli halimin aksine o güldü. "Baekhyun'un size her şeyi anlattığını biliyordum.. Seni buraya o yolladı değil mi?"

"Konumuz bu değil şu an." Tekrardan yanağını tutup okşarken sesimi yumuşak tutmaya özen göstererek sorumu yineledim, ona şefkatle yaklaştığım ilk seferdi. Sanırım bu gece benim için baştan sona ilklerden ibaret olacaktı.

"Sana bir şey mi yaptı?"

Dudaklarını büzerken sorumu es geçti tekrardan. "Ne peki konumuz?" dedi ilk söylediğime cevaben.

"Sensin," derken buldum kendimi. Konumuz oydu değil mi? Onun zarar görüp görmemesiydi. Güldü yine, sonra yanağındaki elimi tutup indirdi. Hareketleri yavaştı, fazlasıyla yavaş hem de.

"Ben iyiyim," başını yere eğip fısıldadı. "Merak etme bir şey yapmadı. "

Söylediklerinin aksine asla iyi görünmüyordu açıkçası. Onu henüz yeni incelemeyi akıl ettiğimde gözlerime ilk çarpan şey alnına dökülmüş dağınık saçları oldu. Üzerindeki mavi gömlek kırış kırıştı ve karnında kocaman bir leke vardı. Ona baktıkça delireceğimi düşündüm. Bu gece harbiden de iyi şeyler yaşanmamıştı. Şu an olmasa bile en kısa zamanda Jongin'le bu geceyle alakalı konuşacaktım. İyiyim dese bile bu hiç ama hiç inandırıcı gelmiyordu, istediği kadar aksini iddia etsindi.

"Yanıma otursana, başımı omzuna yaslayayım...Yoruldum. " dedi hafif uykulu bir şekilde.

"Gitmemiz lazım artık, evde dinlenirsin." Onu kaldırma çabam bilmem kaçıncı kez boşa çıkarken derin bir iç çektim. Normal zamanda bile laf dinlemeyen birine sarhoşken laf atmak imkansızdı. Hele bu kişi Jongin'se işin içinden çıkılmazdı.

Ona biraz zaman vermek için öylece bekledim. Bir süre sonra yerdeki bakışlarını kaldırarak yüzüme sabitledi. Gözleri yüzümde oyalanırken ayağa kalkmak için hamle yaptığımda elini yanağıma getirerek beni durdurdu. Yutkundum, işler iyiye gitmiyordu sanırım.

"Sana daha önce hiç bu şekilde bakmamıştım," dedi aradan geçen birkaç saniyenin ardından. Kaşlarını çatmış yüzümü incelerken parmak uçlarının önce yanağıma sonra burnuma ve alnıma dokunduğunu hissettim. Yavaşça yutkunduğunu gördüm, aynı şekilde yutkunma ihtiyacı hissettim.

"Sana daha önce hiç bu kadar yakından bakmamıştım," fısıltısı yüzünden kuruyan boğazımla tıpkı onun gibi sertçe yutkundum. Kalkacaktım, bana yaklaşan yüzünü gördüğümde hiç düşünmeden kalkacaktım ki o benden daha hızlı davrandı.

Alt dudağımın üstünde hissettiğim sıcaklık bütün dengemi alt üst etmişti.

Sıcaktı, Jongin'in teni ateş gibi sıcaktı, bunu yüzümde gezdirdiği parmaklarını ilk hissettiğimde bile fark etmiştim ama dudaklarımın üzerindeki dudakları yanıyordu. Yandığı gibi beni de yakıp kavurmuştu.

Ne yapacağımı bilemedim, dudaklarını aralayarak alt dudağımı dudaklarının arasına alıp öpen gözleri kapalı çocukla nasıl baş edeceğimi bilemedim. Yanlıştı, bildiğim tek şey buydu.

Her şeyden önce sarhoştu, şu an sarhoş olmasaydı bırakın beni öpmeyi yanıma bile yaklaşmazdı ama sarhoştu ve beni öpüyordu. Yanağımdaki elinin enseme doğru kaydığını hissettiğimde geri çekilmek için hamle yaptım ama bu sefer de diğer eliyle yakamdan tutarak beni üzerine doğru çekti. Sikeyim sokağın ortasındaydık ve ben nerdeyse üzerine çıkmış vaziyetteydim.  Doğru değildi, hiç doğru değildi.

Nefes almak için geri çekildiğinde adımı seslendi. Hızlıca inip kalkan göğsüyle gözlerini hafifçe araladı ve beni öpmek için hamle yaptı tekrardan.

Bu sefer izin vermedim, az önce beni üzerine çektiğinde düşmemek için kaldırıma yasladığım elimle destek alarak ayağa kalktım. O kadar hızlı kalkmıştım ki afalladı ve bir süre öylece oturduğu yerden yüzümü izledi.

Nefes nefeseydim, ona bakamıyordum bile. Ellerimle yüzümü sıvazlayarak kendime gelmeye çalıştım. Bir an önce kendime gelip onu da alıp buradan gitmem gerekiyordu ama yaşananlardan sonra bırakın onunla konuşmayı yüzüne bakabileceğimi bile sanmıyordum. Sinirliydim fakat sinirim ona mıydı yoksa beni öptüğü ilk anda geri çekilmeyen kendime miydi bilmiyordum.

Çekilebilirdim, Jongin beni öptüğü ilk anda onu kendimden uzaklaştırabilirdim ama salak gibi beni öpmesine izin vermiştim. Hataydı, büyük bir hataydı. Ayakta kendimle olan hesaplaşmamı Jongin'den gelen hıçkırık sesi böldü. Yüzümden çektiğim ellerimle ona baktığımda elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu.

"Jongin?" Şaşkınlıkla adını seslendiğimde hıçkırdı. "Özür dilerim," dedi bir kez daha hıçkırarak.

"Ben...Bir anda oldu...Anlamadım. Çok özür dilerim. " Bu özür beni öptüğü için miydi?

Hiçbir şey söylemeden durduğum o birkaç saniye içinde hıçkırıkları daha yükseldi. Yanına eğilerek kendimi ona sarılırken buldum. Onu yavaşça kollarımın arasına çekerken bana zorluk çıkarmadan yüzünü göğsüme gömdü, kollarımı daha da sıkılaştırdım.

"Özür dilerim," sayamayacağım kadar özür dilerken ellerimden birini saçlarına götürerek okşadım. "Sorun değil, ağlama artık. "

Aslında beni öpmesi büyük bir sorundu ama bunu ona söylemedim. Kendinde değildi, olsaydı öpmezdi. Kendimi böyle avuttum.

Kollarımın arasında küçük bir çocuk gibi ağladığı dakikaların ardından önce hıçkırıkları sonra da gözyaşları duruldu, derin derin iç çekişlerini dinledim. Başını göğsümden kaldırdıktan hemen sonra bakışlarını yüzümde hissettiğimde ben de başımı eğerek ona baktım ve bakışlarımız kesişti.

O kadar masum bakıyordu ki benim tanıdığım Jongin bu Jongin olamaz diye düşünmeden edemiyordum. Bakışmamız gereğinden uzun sürerken ikinci bir öpüşme vakasını kaldıramayacağımdan emin olduğum için ona doladığım kollarımı geri çekerek ayağa kalktım. Hemen sonrasında da eğilerek önce yerdeki telefonunu alıp cebime koydum ve bir şey demesine izin vermeden kucağıma aldım onu.

İtiraz etmeden başını boynuma doğru gömüp kollarını sımsıkı sardı bana. Boynuma çarpan sıcak nefesiyle beraber buraya gelirken yolun kenarında gördüğüm taksi durağına doğru ilerledim.

Bu geceden sonra hiçbir şeyin bundan önceki gibi olmayacağını biliyordum. Kucağımdaki çocuğun bundan sonra başımın en büyük belası olacağını bildiğim gibi.

*******

bölüm iyi mi oldu acep ?? düz yazı yazmayı pek beceremiyorum o yüzden silip silip yazdım bu da son hali mdödlxşs bölüm sonu canavarııı

ilk chanbaek olacak sanırken sekai öpüştüren ben KRŞDOSMŞXKDÖSPAMZŞS

sonraki bölüm chanbaekkkk bunlar öpüşürken onlar ne yapmış ona da bakalım. Kim bilir belki bir çılgınlık yapar onları da öpüştürürüm xnsçxksöğzsös şakaaa onlar soft soft takılacak onlar minnoş onlar ponçik

abin sevgilim dedim || chanbaek & sekaiWhere stories live. Discover now