27. BÖLÜM

82 55 63
                                    

İSTANBUL,( ATOM'LARIN EVİNDEN DEVAM)

Sıradan günlerinde iki kişiye ev sahipliği yapan mutfaktaki yemek masasına, bu kadar kişinin sığamayacağını anlaşıldığında kısa süreli bir göç başlamıştı salondaki yemek masasına doğru. Rutinde, salondaki vitrine süs eşyası olarak konulan o önemli yemek takımları da misafir geldiği için çıkarılmıştı üstelik. Bu yemek takımını çıkardığı zaman, çeyizini erkenden sergilemeye başladın evlenmek için yol yapıyorsun değil mi itiraf et diye, sık sık dalga geçerdi abisi Atomla.

Başköşeye Erdem Bey oturmuştu, tam karşısında Atom oturuyordu. Erdem Bey'in sağına Serkan, soluna ise Tarık yerleşmişti. Tarık'ın solunda Elif kalıyordu. Elif'in karşısında ve Serkan'ın sağındaki boş sandalyeye de Eren kurulmuştu. Tarık kafasını yemeklere gömerek gözlerini 'sol' tarafındaki sarsıcı etkenlerden uzak tutmaya çalışıyordu. Erdem Bey de duyuyor muydu acaba kalbinin gümbürtüsünü? Zira kendisi kalbinin gümbürtüsünden Erdem Bey'i duymuyordu. Masada bedenen vardı ancak ruhen astral bir seyahata çıktığı aşikardı. Serkan'ın Erdem Bey'e kendisiyle ilgili bir şeyler anlattığını duyar gibi olunca dikkatini toplamaya çalıştı. Sanki o an kendisi hiperaktif bir çocuktu ve kendisinden üç saat boyunca kıpırdamadan bir sınav salonunda oturması isteniyordu. O derece zordu kır papatyasının olduğu bir ortamda başka bir şeye odaklanmak. Söz konusu babası olsa da...

Atom, kaselere çorba servisi yapıyordu. Tüm yemekleri kendisi mi yapmıştı? İyi bir aşçı mıydı? Kendisi üç beş çeşitten öteye gidemezdi bu konuda. Onları evde doyuran genelde Serkan olurdu. Beyni yine karman çormandı. Alakasız konulardan, farklı cümlelerden oluşan saçma demeçler oluşturuyordu zihninde. O fikirlerden bir diğeri de Atomla beraber yaşadıklarında aç kalmamaları, gerekirse kendisinin Atom'u doyurmak için daha iyi yemekler öğrenebileceği üzerineydi. Düşündükleriyle sırıtmasına engel olamadı. Bizli cümleler kurmaya da başlamıştı. Rüya gibi... Dışarıdan bir deli gibi mi gözüküyordu o anda acaba? Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsemesini engellemeye çalıştı. Yeterince kötü imaj çizmişti bu akşam, bu evde. Önüne uzanan elle kafasını kaldırdı eğdiği yerden. Atom ona bakıyordu. Kendisi de böyle saatlerce bakabilir miydi ona? Engelsiz... Hesapsız... Süresiz... "Çorba içmeyecek misin?" Onunla konuşmuştu değil mi? Kendisine kurduğu kaçıncı kelimeydi sahi? Saymalıydı. Önemliydi. "Hıh?" Şaşkın bir nida çıkmıştı ağzından. Gözlerine bakarken kendinden emin bir cümle kurabilir miydi? Üstelik kendisinin kim olduğunu biliyor muydu? "Hasta ve halsiz gözüküyorsun, sıcak çorba iyi gelir." Kasesini bir türlü uzatmadığından içmeyeceğini düşünmüştü belli ki. Üstelik ikna da etmeye çalışıyordu. Kendisini düşünmüştü az önce. Çok tatlı değildi de neydi? Sen istersin, sen yaparsın da ben içmez miyim demek istedi. Tüm dişleri gözükene kadar gülümseyip kafasını sallayarak çorba kasesini uzattı sonunda kıza. Gözleri Elif'e kayınca, kızın kafasını kendisine olumsuz anlamda sallayıp güldüğünü görmüştü. Eren'le beraber, kendisinin şu halleri yüzünden baya eğleniyor görünüyorlardı. Umurunda olduğu söylenemezdi. İki kepçe koyduktan sonra durdu kız. Bir yarım kepçe daha koydu daha sonra kararsız kalmış gibi. Tam da bu kararsızlık anını yakaladı Tarık. Kendisine kıyak mı geçmişti o az önce. Merhametinden severdi onu. Genç kız diğer kaselere göre daha dolu olan kaseyi kendisine uzatınca, iki eliyle birden tuttu kaseyi. Parmakları, kızınkilere teğet geçti istemsiz. Sanki yarım saat önce birbirlerine temas etmemişler gibi o minicik teması özlemişti Tarık'ın uslanmaz parmakları. Kızın yüzüne bakarak kısık bir teşekkür etti. Belki sesini sadece kendi duydu ama kızın dudaklarını okuduğunu ve kafasıyla onayladığını gördü. Hakkında ne düşünüyordu acaba? Ya da hakkında bir şeyler düşünüyor muydu acaba?

Çorbanın dumanı tütüyordu hala. Kokusunu almak için bir yandan karıştırırken bir yandan da kasenin üzerine eğildi. Mis gibi kokuyordu. En sevdiği çorbayı, sevdiği ellerden içecek olması Allah'ın bu akşamki kaçıncı lütfuydu kendisine acaba? İlk yudumu alınca zevkle gözlerini kapadı. Tadı herkese bu kadar güzel mi gelmişti yoksa kendisinin hissettiği özel bir tat mıydı bu kıza olan sevgisinden? Hala sıcaktı, boğazı yandı. Ama devam etti. Çok geldi, midesi doldu. Yine de devam etti. Kasenin sonuna gelince iştahla dibini de sıyırdı. Kendisini kaybedip kıtlıktan çıkmış gibi yemediğini umdu. İmajmış, kibarlıkmış, karizmaymış bir şey kalmamıştı ama bunu toplamayı sonraya bırakmıştı zaten. Bu gece daha kurtarılmazdı kendisince. Kıza ellerine sağlık demek istiyordu. Tek kelimeden daha uzun cümleler kurmak istiyordu.

SONDAN BAŞAWhere stories live. Discover now