BÖLÜM 7: "KARGAŞANIN İLK FİTİLİ"

Start from the beginning
                                    

Deha yumruğunu sıkıp masaya vurdu. "Ne biliyormuşsun sen?"

Nazım'ın yüzünde bir gülümseme belirdi. "Çok fazla şey. Ama önemli olan senin, sizin neler sakladığınız. Sırları olan birine göre fazla cesursun."

"Ne böyle imalı imalı konuşuyorsun? Derdin ne senin? Neymiş o sırlar?"

Deha'nın omzuna dokundum. Nazım konuşmak içim hamle yaptığı sırada ona izin vermeyip konuşmaya başladım. "Mete'nin telefonundan bahsediyor işte Deha. Başka sır mı var ortada? Sakin ol, lütfen." Omzunu hafifçe sıktım.

Deha'nın bu agresif hareketlerine bir an önce son vermesi gerekiyordu. Resmen aklını bir köşeye bırakmıştı. Böyle kontrolsüz hareketler sergilemesine alışık değildim. Bir an önce toparlanmalıydı. Çünkü ben rol yapma konusunda iyi değildim. Onun arkasını toplayamazdım. Aksine onun benim arkamda olduğunu bilmek beni rahatlatırdı ama şimdi daha da geriyordu.

Deha gözlerini kapatıp doğruldu. Gözlerini açtıktan sonra gülümsemişti. "Kusura bakma. Arkadaşlarım konusunda çok hassasımdır. Konu onlar olunca sinirlerime hâkim olamıyorum."

"Sorun değil. Nazım da konu ben ve Engin olunca çok hassas davranıyor, çabuk sinirleniyor. Yani o da seni iyi anlıyor."

Nazım'ın gülümsemesinin ne kadar sahte olduğunu anlamak için yakınında olmanıza gerek bile yoktu. Uzaktan baksanız dahi dudaklarındaki gülümsenin ardındaki soğuk bakışları fark edebilirdiniz.

"Tabii, çok iyi anlıyorum seni."

Gerilen ortamın havası burnuma dolarken bu kokuyu dağıtmak için Mina'ya doğru döndüm. Bakışları Nazım'ın üzerinde geziniyor, hemen sonra Deha'ya sıçrıyordu.

"Mina sen Korece'yi de biliyorsun, değil mi? Yoksa unuttun mu?"

Kaşları çatıldı, ağzını açtı. Ardından hemen kapattı. Bir saniyeliğine Nazım'ın gözlerinin içine baktı. Kaşları eski halini aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Şey unutmadım. Yani unutmamak için gerçekten çabaladım. Aileme dair bir şeylerin hâlâ benimle olduğunu bilmek iyi hissettiriyor."

Aileme dair bir şeylerin hala benimle olduğunu bilmek iyi hissettiriyor.

Boğazım düğümlendi. İçimde bir yerde kül olmuş parçanın yeniden alevlendiğini hissettim. Alev yavaş yavaş her yerimi etkisi altına alırken avuçlarım ıslanmaya başladı.

Avuçlarım ıslandı.

Kalbimin yangını ellerimin arasında çıkan suyla sönmeye çalışıyordu. Ama sönmezdi, yıllarca sönmedi. En ufak bir kıvılcımda kendini yeniden hatırlattı. İnsan yandığı yeri unutabilir miydi?

Dişlerimi sıkarak ellerimi masanın altında, eteğimin üzerine sildim. Ama durmuyordu. Akmaya devam ediyordu. Elimi eteğimden uzaklaştırıp yere doğru tuttum.

"İyi misin?" diye sordu merakla Mina.

"İyiyim. Öyle söyleyince biraz şey oldum."

Mina bana baktı. Gözlerinden geçen hüzünle beraber gülümsedi. Birbirimize öylece bakarken garson geldi, önümüze içecekleri koydu.

Ellerimden hâlâ su sızıyordu. Yumruklarımı sıkıca sıktım. Nereden olduğunu bilmediğim bir şekilde ellerime su çekiyordum, çektiğim su da avuçlarımdan zemine damlıyordu. Bunu yapmak istemiyordum ama benim kontrolüm dışında gerçekleşiyordu. Başımı hafifçe masanın altına doğru eğdim. Yerde su birikmeye başladığını görünce derin bir nefes aldım. Bir an önce buradan gitmeliydik.

GÖLGE KORUYUCULARIWhere stories live. Discover now