BÖLÜM 7: "KARGAŞANIN İLK FİTİLİ"

9.5K 653 531
                                    

Oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayalım. Okuyan herkese çok teşekkür ederim, inanılmaz mutlu ediyorsunuz beni. <3

İnsan, birçok şey ifade ediyor ama ifade edemedikleri altında eziliyor.

İnsan, sanatçı oluyor ama toplumun inşa ettiği beğeni kurallarına sırtını döndüğü için solup gidiyor.

İnsan, anne ve baba oluyor ama bir güzel cümle bile nasıl söylenir çocuğuna bilemiyor.

İnsan, öğrenci oluyor ama uykusuz gecelerinde sabahladığı masa dile gelip anlatsa da ne kadar emek verdiğini bir kâğıt parçasından daha fazlası olamıyor.

İnsan, kadın oluyor ama nasıl hayatta kalacağını bilemiyor...

İnsan, âşık oluyor ama kalbinde yaşattığı aşkı dile getiremiyor.

İnsan birçok şey olabiliyor ama olamadıkları altında eziliyor.

Vera Vuslat.

Vera Vuslat birçok şey ifade ediyordu: çocuk, kadın, öğrenci, arkadaş, suyu kontrol edebilen özel biri... Ama olmadığı biri gibi davranmayı beceremiyordu. Belki de çocukken defalarca kez deneyip sonunda hep kaybetmesindendi. Olmayan bir şeyi, bir yalanı söylerken yüzü onu hep ele veriyordu. Bir şeyleri saklama konusunda hiçbir zaman iyi olmadı ama son zamanlarda olmak zorundaydı.

Olduğum şeylerin bir önemi yoktu, eğer ki bunu batırırsam altında yüzlerce insan kalırdı. Artık olmam gereken kişinin çok önemi vardı. Özellikle bulunduğum ortama sırf yalan söylemek için gelmişsem.

Yüzüne sakın bir şey yansıtma, iyi bir yalancı ol.

"Siz de sanırım yeni gelmişsiniz okula?" Mina gözlerini bir anlığına önündeki menüden kaldırmıştı bunları söylerken.

"Evet," dedim elimdeki menüyü masama koyarken. Yine yalanlar silsilesi başlayacaktı. Yüzümü sabit tutmaya çalıştım. "Okulumuz kapandı. Biz de bu okula geçtik."

"Deha, sen, Arya, Buse ve Alperen hep birlikte geçtiniz sanırım. Hep bir aradasınız ya." Nazım elini masanın üzerinde birleştirmişti.

Deha birden atladı. "Sana ne, Nazım? Bundan sana ne?"

"Sakin ol. Sadece sohbet etmeye çalışıyorum."

"Tabii canım. Sadece sohbet etmeye çalışıyorsun."

"Çocukluk arkadaşıyız," dedim araya girme ihtiyacı hissederek. Her an kavga etmeye hazır gibilerdi ve bu beni inanılmaz geriyordu. "Birlikte büyüdük. Ondan hep bir aradayız."

Deha onaylamadığını belirten gözlerle bana baktı. Bakışlarını benden çekmesine sebep olan şey garsonun masamıza gelmesiydi. Deha menüdeki içeceklerin olduğu yerden rastgele bir tanesine dokundu.

"Bundan iki tane istiyoruz." Sanırım benim yerime de karar vermişti.

"Yemek yemeyecek misiniz? Vera sen de mi istemiyorsun?" diye sordum Nazım.

Ağzımı açtığım sırada Deha atlayıp konuşmaya başladı. "Gerek yok. Yemek yiyecek kadar uzun kalmayacağız."

"Peki. Biz de aynı içecekten alalım o zaman." Mina konuştuktan sonra garson gitti.

Garson gittikten sonra Deha masaya doğru eğildi. "Sen böyle her şeye burnunu sokacak mısın? Her şeyin hesabını vermememizi mi isteyeceksin? Kimsin ki sen? Kimsin?"

Nazım'ın burnundan alıp verdiği nefes sesleri sıklaşmaya başladı. Nefes sesleri çatal bıçak seslerinin arasından dahi duyuluyordu. Sinirlenmişti. "Bildiklerimden dolayı benimle iyi geçinmek yerine böyle davranman çok aptalca."

GÖLGE KORUYUCULARIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant