yüz kırk dört

1.2K 61 39
                                    

bulunduğunuz yerde hiçbir zaman anlaşılamadığınızı hissettiğiniz anlar olmuş mudur? dile gelip konuşsanız ortamdakilerin beklentilerini aşacağınızdan eminsinizdir ancak kulak veren olmadığında duygularınız incinmiş midir hiç? kalabalık içerisinde estirdiğiniz tüm rüzgarların yüzlerce kişinin kulaklarını sıyırdığını görmüş ancak dinlenilmediğini fark ettiğinizde sönmüş de sönmüş müdür umutlarınız? aşılacak metrelerce engelleriniz, içeri girmesi zor sayılan kapkalın taştan duvarlarınız oluşmuş ve tüm bunlar yalnızlığa itmiş midir sizi de?

peki standartlara hizmet edemeyip dışlandığınızdan dolayı yüzünüze gülmemiş şu dünyada günün birinde birisi çıkıp gelmiş midir tepenize, demiş midir "buradaki manzaranın tadı ancak senin sayende çıkıyor", saymış mıdır duvarlarınızdaki çatlakları teker teker, onarmış mıdır merkezinize uzanan yoldaki basamakları, yeniden düzgünce parlamanızı sağlayacak kadar ilgi göstermiş midir size?

benim oldu. her biri. saydığım tümcelerin her biri varlığımın sonu gelmeden tanık olduklarımdı.

şayet bir deniz feneriyseniz ve yaşınız artık benimki gibi üç basamaklı sayılara ulaştıysa, tebrik ederim ki saygı değer birisiniz ve işlek bir mıntıkadaysanız muhtemelen on yıl içinde dibinizdeki sular altına gömüleceksiniz. yıllarca bileklerinizi gıdıklayıp duran dalgalar size bu kez alçak manzaralı şölenler sunacak. biraz şanslıysanız ve biraz da misafirperverseniz belki de birkaç balık sizi yeni evi bilecek. değilseniz yine de ruhunuz şad olsun, kesinkes martılarla taziyelerimi ileteceğim. genç kardeşlerimdenseniz, sizlere de yumuşak havalar üflemelerini isteyeceğim.

eğer bir fener değilseniz ancak pati veya toynak veya pençeler üstünde yürüyenlerdenseniz, kucağıma hoş geldiniz, sevgi değer birisiniz. bir avize gibi taçlandırdığım söylenen bu kara parçasının bütün imkanlarından yararlanabilirsiniz. öylesine yiyin öylesine koşturun ki dilleriniz mutluluktan dişlerinizin arkasında durmasın. göbeğiniz öyle şişsin ki keyif içinde yatarken misafirlerimin kanat çırpışlarını dinleyin. eğer kafeste yahut kemerde tutuluyorsanız emin olun ki en sert rüzgarlarımı gönderip sizi kurtaracağım. ruhlarınız kadar bacak veya kanatlarınızın özgürlüğü de benim için hayat memat meselesidir.

fakat eğer insansanız- düzeltiyorum, zehra dışındaki bir insansanız, işte o zaman hiçbir şeye değmezsiniz. hoş gelmediniz. ne ışığım altında başka flaşlar patlatmaya ne de kumsallarımda adımlamaya tenezzül dahi etmeyiniz. çiçeklerimi koparmaya, hatta koklamaya bile yanaşmayınız. sularımdan ve deniz kabuklarımdan olabildiğince uzak durunuz. özellikle de dibime yaklaşıp görmemeniz imkansız olan o barakadan uzak durunuz. zira bu uyarımı dikkate almazsanız size sancılı hastalıklar yollarım, ertesi sene burayı tatillik mekanlar namına listeye dahi sokamazsınız.

öte yandan okuyucum, bil ki güvendesin. umarım kabullenmelerin ve gözle görülen değişimlerin kaçınılmaz olduğu şeyleri okumayı seviyorsundur. çünkü ben yüz küsur yaşıma gelinceye dek hiç değişmeyeceğimi savunur dururdum fakat altı yıl önce kadar başıma bir şey geldi ve kimselerin kulak asmadığı hikayelerimi anlatmam için adamın çevresinde onlarca kez döndü dolandı. başıma öyle bir çocuk geldi ve bu çocuk o kadar hızlı büyüdü, o kadar fazla değişti ki bu kısacık zaman zarfında alışkın olduğum şeyleri baştan başlatmaya yemin etmiş gibi çekip çevirdi adetlerimi.

o çocuk benim küçüğümdür, arkadaşımdır, rüzgarlarımı dinlemeyi başarandır. efil efil elbiseleriyle etrafımda koşturup dışlanmışlığıma ortak çıkandır. küçük elleriyle fenerimi her gece ışığıyla kavuşturandır. kumlarımdan kaleler yapıp yine kendi kendine koruyandır. yeni bir şeydir benim için ve yenilerden her zaman korkulmaması gerektiğini gösterendir.

size tek nasihatim ona dikkat etmeniz. gülmeyin saçlarına, alay etmeyin dedikleriyle. belki ilk başta anlatamayabilir kelamlarını halbuki zekası zehir gibidir. cesaretin sularını arşınlamış ve merhametin dağlarını aşmıştır çünkü. martılarımla bile arkadaş olmayı becermiştir o. gönlünü kırmayın, ısrarcı olmayın. bırakın öğretmek istediklerini uygun gördü mü göstersin size. şayet dünyanın en bilge feneri olmama rağmen öyle şeyler kurgulamıştır ki kumlarımın üzerinde, yüz kırk dört senelik görmüşlüğüme rağmen şaşakalmış ve ağzım açık dinlemişimdir kelimesi kelimesine.

lütfen şimdi sizlere anlatacağım hikayeyi okurken küçüğüme gözünüz gibi bakın. hatta izin verirse gözlerine de bakın. belki bildiğinizi sandığınız dünyanın bilmediğiniz bucaksız kıyılarını keşfeder, içinizin ferahladığına şahit olursunuz. güzel başlangıçların her zaman o kadar da korkutucu olmayacağını fark eder ve hatta belki de yaz aşkınızın kokusunu alırsınız.

***

(fenerin temsilisi, normalde bundan daha eski)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(fenerin temsilisi, normalde bundan daha eski)

selam yeniden🤩🤩🤩🤩🤩🤩 bu sefer bes bolum aticam nasilim

simdi size bildiginizi varsaydigim ama yine de soylemem gerektigini hissettigim ufak bisey anlaticam!!

ben sahsen gercek insanları shiplemekten siddetle kacinan birisiyim. kurgusal degiller, bizim soylediklerimizle sekillenemezler ve onlarin da kendi hayatlari falan filan var buralari biliyosunuz zaten. bu zirvaliklari yazarken aklimda yalnizca oylesine iki asik insan kurguluyorum ve bilin bakalim o iki insan kimin sekline burunmus :0 sims oynuyormus gibi farz edin!!! her sekilde dusuncelerinize ve alisageldiklerinize saygı duyarim ancak benim ilerleyisim bu yonde, bundan sebeptir ki her turlu sacmaligi taslaklamakta serbest hissediyorum, umarim demek istedigimi anlamissinizdir arkdslarim<3

umarim devamini sikilmadan okursunuz, parmaklarinizdan optum :3

lamba sana döndüğünde falezden uzaklaşmalısınWhere stories live. Discover now