eve dönüş hikaye 3

52 9 4
                                    

Bir süre daha sessizce çalıştılar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bir süre daha sessizce çalıştılar. Sude'nin telefonu çalınca sıçradılar. Her biri kendi kafasının içine dalmış otomatik işleri yaparken, bir yandan da beyinlerinde sörf yapıyorlardı.

En hoşlandıkları şey, birisinin canı sıkılınca veya üzgünce sessizce onun yanında durmak sessiz destek vermekti.

"Annem iyi misiniz?"

Bir süre dinledi sonra, " Onlarında selâmı var," diyerek kapattı.

Kızlar bir şey sormadı.

" Annem, Hulki amca ile evleniyormuş. Onu haber verdi ve istersek  hepimizin nikaha davet edildiğimizi gidebileceğimizi söyledi."

"Sen gitmek ister misin? "

"Bilmiyorum Bergüzarcım. Ablamla karşılaşmak istemiyorum. Zafer götüyle aynı şehirde bile olmak istemiyorum."

"Sana söylemedim ama dün haberlerde gördüm. Uçaktan indirilirken kayıtları vardı. Daha önce gördüğüm adama hiç benzemiyordu."

" Bergüzar, çıyanlar yer inşallah onu. Hapiste çürür pislik."

Yemek biraz zevksiz geçse de karınlarını doyurup yine sessizce sofrayı topladılar.

"Eveeet nerede kalmıştık Bergüzarcım?"

"O yaz bitiminde, eve dönünce kimse beni heyecanlı ve özlemiş karşılamadı. 

Bu biraz olsun aklımı başıma getirmişti. En azından dünya benim etrafımda dönmüyordu.

Annem ve babam ben yokken Afyon'a kaplıcalara gitmiş ve güzel vakit geçirmişler. 

Her fırsatta annem, * Nuri bey seneye yeniden gidelim baş başa ne güzel vakit geçirdik değil mi?*

diyerek beni resmen iplemediklerini ilân ediyordu.

Bir akşam yemekte, * Ben seneye sınavlara gireceğim ama  açık öğretimde okumak itiyorum,* dedim. Tepkilerini merakla bekledim.

Annem sadece ,* iyi,*dedi. Babam, * canın ne isterse onu yapabilirsin kızım,* dedi.

Çok hırslandım. ben çok sevinip ,* aferin benim kızıma,* falan demelerini bekliyordum.

Lise arkadaşlarımın bir çoğu üniversiteyi kazanıp bir kısmı Ankara da bir kısmı Ankara dışında fakültelere gidince kış benim için oldukça zor geçti.

Daha çok Sanem'e baktım ve ders çalıştım.

Bahriye teyze, Remzi amca hastalanınca Saneme bakamadı ben de Süheyla ablalara gidip Saneme bakmaya ve ders çalışmaya orada devam etmeye başladım.

Ev işlerine ve yemeğe de yardım etmeye başladığımda, Süheyla abla önce hediyeler almaya sonra da bana harçlık vermeye başladı.

"Bir emek sarf ediyorsun ve biz Sanem'i senden daha iyi bakacak birisini düşünemiyoruz. Böylece, emeğinin karşılığı olmalı ve almalısın.

 Sanem seneye kreşe gidecek, sen de okula. Fakat bizden kolay kurtulamazsın. Sanemi yine sana bırakıp arada kaçamak yapabiliriz," dediğinde hemen kabul ettim.

Kazandığım parayı anneme verdiğim gün ağladı ve bana sarılarak,

*Senin içinde güzellik ve iyilik var kızım. Seninle gurur duyuyoruz,* dediğin de çok mutlu oldum.

O yıl Anadolu üniversitesi, sağlık yönetimi bölümünü kazandım. Pek istediğim bir bölüm değildi ama, ailemi mutlu etmenin beni de mutlu ettiğini öğrendiğimden bu yana fazla da aldırmadım.

İlk yılımda pek başaramadım. Yılmadım devam ettim, ama babam hastalandı. Kalp damarları tıkanmış. By pas olması gerekiyormuş. 

Babamın işini devraldım ve anneme destek olmak için elimden geleni yaptım.

Ameliyatı başarılı geçti. Her gece tanrıya dua ettim.  Babama tekrar sınava girip avukat olacağıma söz verdim.

Bir sene sonra Ankara hukuk fakültesini kazandığım haberini babama söyleyemedim. Onu kaybettik. 

Mezarında belgemi gösterip söz verdim. Annem altı ay sonra Kızılcahamam'a gitti. Anneannem kanserle boğuşuyormuş.

Altı ay sonrada onu kaybettik. Derler ya Allah beterinden korusun diye. Bizi korumadı.

 Belâ üst üste gelmeye başladı. Üç ay sonra dedemi trafik kazasında kaybettik.

Annem, abla olarak kendi acısını içinde yaşayıp kardeşlerine destek olmaya çalışıyordu. 

Bir süre daha annem orada kaldı. Benim okulumun devam mecburiyeti olduğu için tek başıma yaşıyor, okula gidiyor, günde üç kez annemi arıyordum.

Bir yıl sonra yaşantımız tam normale döndü derken, annem meme kanseri olduğunu öğrendi.

Dayım, dedemden kalan ne varsa satıp paylaştırdı. Annem biraz bozuldu ama köydeki evi annemin üzerine yaptığını öğrendiğinde sesini çıkartmadı. 

*O evde senin emeğin ve geçmişin var,* demiş Ahmet dayım.

Ankara özel kanser hastanesinin en iyisi olduğunu araştırmalarım sonucu öğrendim. Zor oldu ama annemi ikan ettim ve oraya yatırdım.

Çok para istiyorlardı. Her şeyi satmak için annemin vekaleti ve  annemi ikna etmem gerekiyordu ve bu imkansızdı. Çok çaresizdim.

İlaçlar zaten çok paraydı, onları karşılaya biliyorduk ama ameliyat ve sonrası için hala çok para gerekiyordu.

Süheyla ablaya gidip evi ipotek ettirmek böylece kredi almak istedim.

 Ama annemin oluru olmadan olmuyormuş. Mallar bana annemim vefatından sonra devrolacakmış. Annem öyle bir karar vermiş. Avukata  da resmileştirmiş.

Annem her gün gözümün önünde eriyordu ve dayanamıyordum. 

Bir gün Süheyla abla telefon edip onlara çağırdı. Kabul edersem bir teklifi olacakmış.

Teklifi duymadan olur demiştim bile.

Birisi çocuk istiyormuş ama karısı doğuramıyormuş. Benim  taşıyıcı olup olmama konusunda fikrimi soruyordu.

"Tanıdığım birisi ve çok zengin istediğin parayı verecek hatta doğumdan sonra onun yarısı kadar daha bankaya yatıracağının sözünü verdi.

Bu gizli kalacak. Bebek hakkında hiç bir şey bilmeyecek ve bebek üzerinde hakkın olmayacak."

* Hiç düşünmedim. Bir dakika bile. Tek düşündüğüm şey annemin bir an önce tedavi olması . Parada anlaşırsak neden olmasın* dedim.

Tek seçeneğim vardı  o da bir an önce benim hayatta tek sevdiğim daha doğrusu babamdan sonra elimde kalan tek sevdiğim annem için canını ver deseler o an düşünmeden verirdim.

Sonuçlarını düşünmedim! Düşünmek istemedim. Diyorsunuz ya, gençlikte her şey bir başka düşündürüyor. 




AĞLADIĞIMA BAKMAYIN  (üç kadın)Where stories live. Discover now