1/1

97 7 0
                                    

*mon amour: aşkım

*tu as quelque chose de prévu ce soir: bu gece için bir planın var mı

Louis, Clifford'ın tasmasını bir elinden ötekine geçirdiği esnada aklına gelen fikirle birlikte Liam'a döndü. "Devasa bir teleskop kiralayabilirim. Kuyruklu yıldızları izlediği esnada arkasını döner ve beni bir yüzükle dizlerimin üzerinde bulur, buna ne diyorsun?" Alnını kaşıdı.

"Yapıldı, dostum. Landon ve Jamie, A Walk to Remember'dan." Omuz silkerek yeşil diski Clifford'ın yakalaması için bir kere daha savurdu. Haftalardır Louis'nin eşsiz bir evlenme teklifi edebilmesi için beyin fırtınası halindelerdi.

Çok geçmeden Louis düşünür gibi bir tavır takınmaya geri döndü. "Tamam, tamam...bütün aile ve arkadaşlarla birlikte onun tiyatro sınıfına baskın yapalım. Küçük bir serenatın ardından teklif edersin ve romantik bir filmden hiçbir farkı kalmaz!" Liam bu sefer başarmış olabileceklerini düşündüğünden parlayan gözleriyle Louis'ye baktı.

"Bu zaten bir film sahnesi, Lee. Colin ve Aurelia, Love Actually." Kısaca cevap verip önüne döndü Louis. Şimdiden surat asmaya başlamıştı ancak elbette kolay kolay pes etmeyecekti.

"Pekala, ona bir uçakta teklif edebilirim. Harry, Paris'e bayılır ve eminim Eyfel ayaklarının altındayken bir kaptan pilot gibi teklif etmeme hayran kalacaktır." Biraz umudunu kaybettiğinden çok heyecanlanmadan bir fikir daha ortaya attı Louis.

"Hadi ama, Louis! The Wedding Singer, Robbie ve Julia! Biraz yaratıcı ol." Neyseki Liam bu fikri de çürütmekte gecikmedi.

Aslında ne Louis, ne de Liam bütün bu romantik film arşivlerine sahip olabilirdi, eğer Harry ile Louis'nin yolu lisede kesişmeseydi.

Her ikisi de Harry'nin umutsuz bir romantik olduğunun gayet farkındaydı ama hadi canım, bütün teklifler 90'ların umutsuz ev kadınları için harcanmış olamazdı ya!

"Bir kuyumcu kapattırıp ondan bir yüzük seçmesini iste. Harry mücevherlere asla hayır diyemez. Biraz kolaya kaçmanın sakıncası yok ya!" Liam kısa bir sessizliğin ardından aklına gelen son fikri de Louis'nin huzuruna sundu.

"Sweet Home Alabama." Sahte bir öksürük sesi çıkardı Louis söylenirken. "Efendim?" Liam'ın anlamadığını ifade eden bakışları Louis'yi buldu. "Sweet Home Alabama, Lee. Andrew ve Melanie bunu çoktan yaptı. Eh, pek işe yaradığını da söyleyemem." Omuz silkti.

Liam tanrıdan yardım istercesine ellerini gökyüzüne açtı ve yaratıcı bir şeyler bulabilmek için dua etti.

Doğrusu Louis uzun bir süredir Harry'nin bu teklifi istediğinden haberdardı. Harry onu evlilik için ideal yaşı sorarak birkaç kere sıkıştırmayı denemişti. Ebeveyn banyosundaki tezgahın üzerinde kaç kere gizemli dergiler bulduğundan bahsetmek bile istemiyordu.

Louis, Harry boş yüzük parmağıyla onun gözlerini oymadan bir yolunu bulmak zorundaydı.

Elbette Louis, tıpkı Harry gibi, doğru zamanın geldiğini biliyordu. Kendisi için Harry'siz bir hayat düşünmek cehennemden farksız olurdu. Tek gayesi ona bu kazanılmış evlilik teklifini olabilecek en güzel şekilde etmekti.

"Asla bulamayacağız, değil mi?" Umutsuzlukla Liam'ın gözlerinin içine baktı. Biraz kaybolmuş hissediyordu.

"Doğru an geldiğinde teklif et gitsin, Louis. Onu yarasalarla dolu bir mağaraya götürsen bile sana hayır demeyecektir." Louis'nin omzunu dostça sıvazlayarak cesaretini geri kazanmasını umdu.

Ancak Louis zaten Harry'nin kabul edeceğini biliyordu.

Yine de, bilirsiniz, Louis pek de romantik sayılmazdı ve uzun soluklu ilişkileri boyunca Harry'ye unutulamaz bir an yaşattığını da söyleyemezdi. Sadece bir kereliğine de olsa Harry'nin önüne kalbini açıkça sermek istiyordu.

once upon a time there was a prince (who wanted to marry a prince)Where stories live. Discover now