Bölüm 1: Yolun Başı

5 2 0
                                    

.

.

         Bazen bazı sorunların çözümlenmesi için yola çıkmak yeterlidir. Fakat bazen ise bazı yola çıkışlar dünyanının en kötü felaketlerine yol açabilir. Yolun başında dahi olsan...

.

.

"Anne! Ben geldim." İçeriyi dolduran bu tok, karizmatik ses... Daha önce seslerin de karizması olduğunu, karakter taşıdıklarını düşündünüz mü hiç? Ben düşündüm. Bazı sesler vardır, insanda itaat etme isteği uyandırır. Ali'nin sesi de öyle aslında. Kendisi hiç öyle olmasa da sesi oldukça otoriterdi.

"Anne!" Anahtarını portmantoya bıraktıktan sonra koridorda hızla ilerledi Ali. Bugün pazartesiydi, haftanın ilk günü. Okuldan yeni gelmişti. Acelesi vardı, futbol maçına yetişmesi gerekiyordu.

"Anne neredesin ya..." Annesi Şenay Hanım edebiyat öğretmeniydi. Ali annesi ve babası ayrıldığından beri annesiyle yaşıyordu. Babasını en son iki yıl önce görebilmişti. Şenay Hanım biraz zor geçinilen bir insandı. Bir babası vardı İstanbul'da, başka da kimsesi yoktu. Sürekli yer değiştirirdi kendisi. Devamlı tayin ister, başka yerlere atanırdı. Son durakları Bursa olmuştu. Eylül ayından beri, yani yaklaşık beş aydır, Bursa'da yaşıyorlardı. Bu hafta yeni dönemin ikinci haftasıydı ancak Şenay Hanım bugün okula gelmemişti. Zaten birkaç gündür onda bir tuhaflık vardı. Ali anlamıştı, annesinin gizleyemediği bir şeyler vardı.

"An-" Bir kez daha anne demesine gerek kalmadan annesini odasında buldu Ali. Yatağının üzerinde bavul mu vardı onun? Ah evet, bavul vardı. Ali aklına gelen şeyin başına gelmemesini dileyerek, biraz da korkarak sordu annesine. "Ne yapıyorsun?"

Şenay Hanım oğlunu karşısında görünce tereddütle gülümsedi. "Toplanıyorum. Sen de toplanmaya başlasan iyi edersin." dedi ve bir saniye daha beklemeden oğlundan gözlerini kaçırdı.

"Neden?" diye sordu Ali. Cevabı kendi içinde biliyor olsa da bir umut vardı içinde işte. Belki, diye fısıldıyordu ona bu umut.

" Çünkü taşınıyoruz oğlum." dedi Şenay Hanım saklamaya çalıştı hüzünüyle. Başını eğdi çünkü gözleri dolmuştu ve Ali bunu görsün istememişti. Ama Ali anlamıştı annesinin gözlerinin dolduğunu. Ancak garip olan şuydu ki Ali ilk defa annesini taşınacaklarından dolayı bu kadar üzgün görüyordu. 

"İyi ama neden? Daha okul yılı bile bitmedi!" dedi sitemle Ali. Söylemek istediği çok şey vardı aslında ama ne derse desin annesinin kararını değiştiremeyeceğini biliyordu. Alışmıştı da zaten bu çekip gitmelere. Yalnızca bu kadar zamansız ve ani olmasına şaşırmıştı. 

"Elimde değil. Üzgünüm ama gitmek zorundayız." Ali kabullenmiş gibiydi ya da dediğim gibi, yalnızca alışmış...

"Ne zaman?" diye sordu tekdüze bir sesle. 

"Pazar sabahı. erkenden." Annesinin cevabını duyunca hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp kapıya yöneldi.

"Nereye gideceğimizi sormayacak mısın?" diye sordu arkasından Şenay Hanım. Ali omuz silkti.

"Umrumda değil." Tam kapıdan çıkacağı sırada annesinin sesini bir kez daha duydu Ali.

"İstanbul'a gidiyoruz."

        İstanbul... Ali'nin en sevdiği şehir. Hayatının en güzel yıllarının geçtiği, 4 yaşına kadar yaşadığı, yaşamının tek arkadaşlıklarını kurduğu, mutlu olduğu şehir. Çocukluğu oradaydı. Dedesi oradaydı. Babası oradaydı. Ali'nin kalbi oradaydı, İstanbul'daydı... Biliyordu Ali, annesinin kalbi de hep İstanbul'daydı. Ama Şenay Hanım inatçıydı, geri döner miydi?

        Dönüyordu işte...

       Hayat onları İstanbul'dan koparamamıştı. 

      Ama  şimdi Ali için yeni bir hayat başlıyordu. 

      Belki de gerçekler onun canını acıtacaktı.

      Belki de ne yaparsa yapsın işler düzelmeyecekti.

      Belki dostları olacak, sevecek sevilecekti.

      Belki aşık olacaktı.

      Sırılsıklam, deli gibi...

      Ama şimdi yalnızca yolun başındaydı.

     Yolun başında...




                    Eğer yazım yanlışı görürseniz haber verin düzelteyim.

Teşekkürleeeerrrrr! (''':



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 11, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KUTUP YILDIZI VE SONSUZ DİLEKLERWhere stories live. Discover now