cesetler

363 17 4
                                    

ormanla sahilin bitişik olduğu mekana denize girmek ve piknik yapmak için ailesiyle gelmişti jeongguk. kendisi denize girmeyi pek sevmediği ve bronzlaşmaktan korktuğu için ormana yakın tarafta bulunan ve ailesinin yerleştiği bankta oturarak telefonuyla oynuyordu.

hemen sağ tarafında bulunan ormana göz ucuyla baktığında eğri, uzun dallı ve bol yapraklı ağaçlarla karşılaşmıştı. bir sürü çalı vardı ve içinde ne tür böcekler bulundurdukları da meçhuldü. belki yengeç, belki akrep; kim bilir, belki de bir yılan ya da sürüyle yılan.

fakat jeongguk'un böceklerden korktuğu söylenemezdi. aksine, çoğu böceğe ilgi duyardı diğer insanların tiksinmesine karşın.

biraz daha gözlerini yeşilliklerde gezdirdiğinde içerisindeki düz ve küçük alanda sandalyelerini açmış bir ingiliz çifti görmüştü. ingiliz çiftin yaşlı oldukları yüzlerindeki ve vücutlarındaki kırışıklıklardan çok rahat anlaşılıyordu. jeongguk, koskoca ormanda kendisinden başka birilerini görmenin verdiği rahatlamayla derin bir nefes almış, hafif ve kısa süreli olan gülümsemesiyle bulunduğu bankta gerinmişti.

fakat aniden gözleri bir noktaya kilitlendi ve bu kalp atışını hızlandırarak içinde küçüklüğünden beri bastırmakta her zaman zorlandığı merak duygusu vücudunu etkisi altına almaya başladı.

gördüğü şey, normal birinin görünce çığlıklarla oradan arkasına bakmadan uzaklaşmasını sağlayacak bir şey bile olsa, o bunu dert etmedi ve eline -hiçbir işine yaramayacağını bile bile- getirdikleri sıradan bir meyve bıçağını alarak bir kez denizde eğlenen annesi teyzesi kuzeni ve kardeşine bakarak güvenliklerine sevinmiş, ormanın içerisinde gördüğü şeye doğru elindeki kendini koruyamasa bile az da olsa etki edeceğini düşündüğü bıçakla yürümeye başlamıştı.

gördüğü şey, birçok dalın arasında sallandırılan bir insan cesediydi ve her yeri, ciddi anlamda her yeri, kanla kaplıydı. nedeni barizdi: derisi soyulmuştu. son derece kan kokmasına karşı hala etrafında bir tane bile sinek ya da onu yemeye gelen bi canlı görmemesine şaşırmıştı.

iyice yanına yaklaştığında yüzünü seçememişti fakat birini andırıyordu. bunu kafasına takmadan psikopat tarafının hoşuma gitmiş olacak ki, sırıtarak ölmüş adamın cesedinin fotoğraflarını çekmeye başladı. bu gördüğü manzara onu deli gibi tatmin etmişti. kendisi bile bu derece hoşuna gitmesine şaşırmıştı, başkası görse ne tepki verirdi bilemiyordu.

biraz daha fotoğraf çektikten sonra yere damlayan kanların oluşturduğu birikintiden atlayarak geçmiş, muhtemelen buraya kadar sürüklenerek gelen cesedin süründüğü yerdeki eğilmiş otların oluşturduğu yolu takip etmeye başlamıştı. ne derece riskli olduğunu bilemiyordu ki bilse bu kadar ilerlemezdi gerçi çok da umurunda olduğunu söylemek de doğru olmazdı.

yerdeki kan lekelerine o kadar odaklanmıştı ki, telefonundan çıkan arama sesini bile zar zor duymuştu.

"efendim anne"

"nerdesin sen? ortadan kaybolma demedim mi ben sana!"

"of kapat geliyorum"

asla iyi bir ilişkisi olmayan annesiyle konuşmayı sonlandırarak telefonu kapatmıştı ve cesede arkasını dönerek ailesinin yanına doğru ilerlemişti.

...

"hyung, ne zaman buluşacağız"

"bilemiyorum jeongguk, daha yeni döndüm"

"pf ama çok sıkılıyorum evde"

"anlıyorum seni, ama ben de yorgunum. bu haftalık izin ver bana"

"tamam kendine iyi bak. ama haftaya rahat bırakmam ona göre"

karşılığında jiminin kıkırtısını duyduktan sonra telefonu kapatıp yanındaki komodine koyarak yatağında iyice uzanmıştı. canı sıkılıyordu ve yapacak bir şey olmadığını düşünüyordu.

ama aniden aklına ceset heldi.

o tuhaf cesedi göreli üç gün oluyordu ve bu üç gün içerisinde aklına ilk defa o an geliyordu. tekrardan kalbinin hızlanmasıyla kendini evin dışına atmıştı.

oraya gitmesi gerekiyordu. herşeyden çok merak ediyordu orayı. gitmeliydi. gidecekti.

...

aynı yerde bu sefer farklı bir ceset asılıydı. yüzünü seçemiyordu tıpkı geçen ki gibi. ama öncekine oranla daha çok birine benzetiyordu.

yüzüne biraz daha odaklanınca bunun, geçen hafta kendisine zorbalık yapan mahalledeki jack olduğunu fark ederek korkuyla geriye sıçramıştı. emin olmak için telefonunu çıkararak önceki cesedin fotoğraflarını açtı.

onun da kim olduğunu çıkarabildi: dört gün önce okul koridorunda koluna yanlışlıkla olduğuna inandığı bir darbe yemişti o çocuktan.

jeongguk, işte şu anda ilk defa bu tanıklık ettiği olaylardan korkmaya başlamıştı. çünkü katil yakınlarındaki insanları öldürmeye başlamıştı ve belki bunlar ilk değildi.

ürkek adımlarla son kez öldürülme şekli hoşuna giden cesette gözlerini gezdirip, sürüklendiğini belli eden eğik otlardan oluşan yolda ilerlemeye başlamıştı.

ilerledikçe karşısına daha fazla kan ve insan kemikleri çıkıyordu. içindeki korku yerini zevke bırakmıştı. çocukluğundan beri kanı ve cinayetleri seviyordu. neden bilinmez, hoşuna gidiyordu işte. o da ne bunu sorguluyordu, ne de psikopat tarafının canlı olduğunu reddediyordu. çok severdi cesetleri. ciddi anlamda çok severdi.

biraz daha ilerlediğinde karşısında daha da fazla ceset görmeyi beklemiyordu. beklemediğ başka bir şey daha vardı.

...

jeongguk, o günden beri psikolojisini tam anlamıyla toplayamamıştı. yaklaşık bir aydır evden dışarı çıkmıyordu ve kimseyi odaya almıyordu. annesi bile az da olsa endişelenmeye başlamıştı. kuzeni taemin artık dayanamayarak doktor çağırmıştı fakat doktor, ona bir psikoloğun çok daha iyi gelebileceğini söyleyerek tedaviyi gerçekleştiremeyeceğini dle getirmişti. taemin bu sefer de jeongguka haber vermeden bir psikolog çağırmıştı.

.
.
.

ay okuyan olur mu
bilemedim simdi

ins okursunuz
ins begenirsiniz

oy vermeyi unutmayin
hayalet okuyucu olcaksaniz hesabimdan go away😚😚😚

basic//taekookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant