"Selam Grace." Tanımadığım bu çocuğun selamına karşı Peter'la kısa bir bakışma yaşadık.

"Selam?"

"Diyordum ki," eli boynuna gittiğinde anında gülümsedim. Ne diyeceğini az çok tahmin etmiştim. "sen Flash'tan ayrılmışken, beraber bir şeyler mi içsek?" Daha adını bile bilmediğim bu çocuğun ayrılık haberini pek çabuk almasına şaşmadım.

"Olur, yarın akşamüstü saat 6 da beni sana atacağım adresten alırsın." Zafer kazanmışçasına elini kaldırdığında hafifçe gülümsedim. Arkasını dönüp gidecekken aklıma gelen şeyle kendime lanet etmeden geçemedim.

"Hey, adın neydi bu arada?"

"Jackson." Çocuk sanki sorduğum soru hiç kendisini ezmeye yönelik değilmiş gibi devam etmemi bekledi.

"Tamam, ben seni okul sitesinden bulurum. Görüşürüz!" Heyecanlı bir şekilde bu sefer gittiğinde derin bir nefes verip yavaşça Peter'a döndüm.

"Gördüğün gibi, yarın akşamüstü artık benimde oldukça önemli bir işim var. Ayrıca büyük ihtimal ondan sonraki iki günde birkaç randevu ile meşgul olurum. Hakkınızı haybettiniz Bay Parker." Ona üzüldüğümü belli edercesine kafamı kaldırıp dudaklarımı büzdüm. Sonuçta ben mükemmeldim, bensiz bir dakika bile herhangi biri için oldukça trajikti.

"Anladık canım, anladık. Hadi sessiz ol. Bayan Khan bize bakıyor." Öğretmen sınıfa girdiği an ikimiz de susmak zorunda kaldık. Normalde olsa önemli işini merak ederdim ancak Örümcek Adam olduğunu bildiğimden, merak edecek pek bir şey kalmıyordu.

Üstümdeki bütün yorgunlukla son gücümle Melisa çayımı yapmış, geniş kanepede Natasha'nın yanına kurulmuştum.

"Konuştun mu Steve ile?" Uzun zamandır aklıma gelen ancak sormaya vakit bulamadığım soruyu sorduğumda o da benim sormamı bekliyormus gibi kafasını 'Hayır' anlamında salladı.

"Saati almamış hâlâ." Hatanedeyken bir ara bu saat mevzusunu ona anlatmıştım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda kısacık bir an bile olsa yüz ifadesinin değiştiğini, kıprandığını gördüm.

"Ne zaman başladı sizin şu işler?" Çayımdan bir yudum alırken burnuma gelen Melisa kokusu, beynimi allak bullak ediyordu.

"Bir yıl önce ikimiz görevdeyken. Öpüştük." Duyduğum cümle karşısında yudumlar boğazımda dizilirken hızlıca öksürdüm. Ciddi misin dercesine bir bakış attığım sırada Natasha göz devirdi.

"Dikkat çekmemek için yapmak zorundaydık. İkimiz de profesyonel askerleriz, bunu sorun etmedik ancak etmeliymişiz.." tam o sırada, arkamızdaki asansör olduğumuz katta durdu. Şu an bütün Avengers odalarında, babam labaratuvardaydı. Kimin geldiğini merak ettiğimden hızlıca kafamı çevirdim.

Gördüğüm suratla hafifçe sırıttım. Buraya bakmamasına karşın dikkatini çekmek için boğazımı temizledim.

"Merhaba Pete." Peter, sanki büyük bir suç üstünde yakalanmış gibi yerinden sıçradı, elleri refleksle yumruk olmuştu. Beni gördüğü an yüzü kireç gibi bembeyaz kesildi.

"A-Amaris?" Büyük bir şokla durakladığında elimdeki fincanı masaya bırakıp yerimden kalktım. Her şeyi bilmiyormuş gibi şaşırmaya çalıştım.

"Senin burada ne işin var?" Kararın hafiften çatılmıştı. Onun yüzü hâlâ bembeyaz, konuşmak için zorlanıyor gibiydi.

"S-stark stajım olduğunu söylemeyi unutmuş olmalıyım." Anladığımı ifade edercesine kafa salladım.

luz de la luna || marvelNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ