Kaybolan Yollar

258 13 4
                                    

"Yalanların gerçek olduğu birinde, doğruların olduğu bir yer bulamazsınız. Benim yalanlarım size göre gerçeklerim."

Sarsak adımlara eve doğru ilerlemeye çalışıyordum, yoldan geçerken insanların bana bakışını aldırış etmiyor sesli bir şekilde şarkımı söylemeye devam ediyordum. Cebimdeki telefonumu çıkartıp saate baktığımda 03.17'yi gösteriyordu. Başımı kaldırıp sersem bakışlarla etrafıma baktım. Gözüm karşımda duran kulübe tarzı eve takılınca duraksadım. Kendi adımlarım beni onun evine getirmişti. Kapılarının önünde duran bankın önüne doğru adımladım. Üstümdeki ceketi çıkartıp katladım ve bankın en son kısmına koydum, sonra banka bacaklarımı kendime çekecek şekilde uzanıp gözümü kapattım.
•••

Gözüme giren güneş ışığıyla yüzümü buruşturmuştum. Ellerimle gözlerimi ovalayıp anlamsız bakışlarla etrafıma bakındım. Güneş, yeni yeni doğmaya başlamıştı, rengi kızılı andırıyordu. Saate baktığımda saatin sabah altı olduğunu gördüm. Ayağa kalkıp elime ceketimi aldım. İnanılmaz derecede başım ağrıyordu... Üçlü merdivenden inip, penceresinin önüne gittim. Cama üç kere tıklayıp bir süre bekledim. İçeriden herhangi bir kıpırtı sesi gelmeyince tekrar tıkladım. Ağzımdan fısıltı şeklinde "Aybik..." Sesi çıktı. Çok geçmeden uykulu gözlerle pencereyi açan Aybik'i görmemle keyfim yerine gelmişti. Yüzüme alaycı gülümsememi ekleyip "Günaydın" dedim.

"B-berk! Senin burada ne işin var?"

"Seni özledim..."

Yüzüne yayılan sinirden gülümsemeyle dudaklarını birbirine bastırıp sert bir ses tonu elde etmeye çalıştı.

"Ben seni evimin yakınlarında falan görmek istemiyorum. Def ol git!"

Pencereyi yüzüme kapatacakken elimle onu durdurdum.

Konuşmamız gereken şeyler vardı

"Aybik, bak bana kızgınsın ama biraz konuşsak. Hem insan hiç misafirini kapıda bırakır mı?"

"Öncelikle sen benim misafirim falan değilsin. İkinci olarakta şu an kapımda değil, penceremin önünde ayı gibi dikilmiş durumdasın."

"Ne yani beni içeri almayacak mısın?"

Gözlerini kapatıp açtı ve kafasını yukarı kaldırdı. Ağzındaki nefesle yanaklarını şişirip dışarı onu bunaltmışım gibi, verdi. Şu an basbayağı bana somurtuyordu.

"Berk sen beni anlamadın galiba (!) Dün bana neler neler dedin hatırlamıyor musun? Senin gözünde evlere temizliğe giden fakir, paragöz bir kızdan başkası falan olmadığımı diyen kimdi? Hatta sizin eve temizliğe dün beni çağıran kişi de bizzat sendin! Ve ne için çağırmıştın(?) Hatırladın mı? Dur, ben söyleyeyim: 'ben gerçekten evlere gidip sırf bir iki kuruş kazanmak için temizlik yapıyorum mu, diye'  Şimdi pişman olup özür dilemek için geldiysen hiç gerek yok. Dün söylediklerinden sonra seninle,benim bir işim olmaz. Hadi iyi günler!"

Pencereyi tekrar yüzüme kapatacakken bu sefer daha sert bir şekilde tuttum. Onu seviyordum ama kabullenemiyordum. Dün sırf onu sevmemem gerektiği için bize temizliğe çağırmıştım. Anneme sana çok güzel bir temizlikçi buldum deyip Aybike'yi ayarladım. Ben Berk Özkaya'yım o ise normal sıradan bir insan,bir temizlikçi,fakir biri... Düne kadar böyle düşünüp onu sevmediğimi kendime defalarca kez hatırlatıyordum. Bazen kendimizi avutmak için kendimize yalanlar söylüyoruz. Ve bu yalanlar bir süreden sonra bizim gerçeklerimiz oluyor. Eğer kendime bu kadar yalan söylemesem şu an Aybike ile bu durumda olmazdık.

Yüzüne bakmayı sürdürürken sağ gözünden damlayan inci tanesi gibi, olan gözyaşını gördüm. Elimi uzatıp tam silecekken kendi elleriyle bileğimi tutup bunu yapmama izin vermedi.

"Seni seviyorum."

"Bana yalan söyleme Berk, şu an benimle dalga geçtiğine adım kadar eminim. Lütfen gider misin?" (Aklıma bana yAlAn AtmaaĞğğ bÜnnYaminnnğ geldi kskzxkdmdnx.)

"Aybike, seni seviyorum. Dün... Dün sırf seni sevmeyi kendime kabullenemediğim için.. çok saçma ve kırıcı şeyler söyledim. Ama sen öyle ağlayarak gidince... Seni gerçekten çok sevdiğimi fark ettim. Aybike... Ben şu ana kadar hiçbir kıza karşı sana hissettiğim gibi, hissetmedim. Bana bir şans daha ver. Lütfen!"

Yüzüme gözlerinden damlayan gözyaşları ile baktı. Onu böyle görünce içimde bir kırgınlık hissettim. Kendi ellerimle kendimi öldürmek istiyordum. Hemen şu an burada ölebilirdim. Benim için hiç sıkıntı yoktu. Hatta şu an Aybike bile beni öldürebilirdi. Çünkü ben onun kalbinde ki masum Berk'i öldürmüştüm. Onun kalbinde ki Berk, masum Berk'ti. Şu an karşısında duran Berk çok başka biriydi.

"Hoşçakal kızıl çocuk..."

Yüzüme pencereyi bu sefer çok hızlı kapatmıştı. Kendimde tekrar tutacak gücü bulamıyordum. Şu an dizlerim bile beni taşıyacak durumda değildi. Sevdiğim kız az önce beni kendi kalbinde öldürdüğünü dile getirmişti... 'Hoşçakal' kelimesi bir insanın kalbini bu kadar acıtır mı? Demekki acıtırmış.
Arkamı döndüm ve nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başladım. Dün insanlar sarhoşum diye bana bakarken şimdi de ağlıyorum diye bakıyordu. Bu sefer etrafıma bakacak halim bile yoktu.

♪♪♪
Aybike'den

Yatağımın başlığına yaslanarak dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafında doladım. Başımı da diz kapaklarımın üzerine koyup içimde tuttuğum ağlama hissini bıraktım. Kaç saat ağladım bilmiyorum ama bir süre sonra uykuya dalmış olacağım ki Oğulcan'ın  'Hadi uyan. Kahvaltı hazır.' Demesiyle uyandım. Ellerimle gözlerimi ovalayıp Oğulcan'a seslendim "Ben yemeyeceğim,canım istemiyor. Siz yiyin" demekle yetindim. "Valla sen bilirsin Sister'ım" Oğulcan'ın kapıdan uzaklaştığını anladığım da yarım kalan uykuma devam etmek için gözlerimi kapattım. Şu an Berk ile olan şeyleri düşünmek için en son zaman bile değildi.
Ben bugün fark etmiştim:
ilk  canavarımın kalbindeyim
[Ve]
Onu öldürmekle başladım adımlarımla kaybolan yollara.
~~~

Tekrardan merhaba! Bu bölüm #Ayber okuyacağız. Ve bu bölümün, bölüm şarkısı var.  Altı çizili yer. Şarkıyı multimedya kısmına ekledim. Keyifli okumalar dilerim.

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayınız! İyi günler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Çok çok çok bolcana 🌼🌹🌹



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 09, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

"Bilir Mi?"Where stories live. Discover now