UMAY&RASİM ÖZEL BÖLÜM I

En başından başla
                                    

Rasim ileride çocuk ister miydi ya da bekar mı takılırdı bilmiyordum ama ben onun yerinde olsam soyumu bir değil sekiz çocukla devam ettirirdim.

Dudaklarını yalayıp bana çapkın bir şekilde baktı. Çok rahat...Çok profesyonel.

"Her neyse" diyerek ayağa kalktığımda "Bir oyun oynadık...İddiası da olmalı bence?" dedi ve istifini bozmadan purosunu dudaklarının arasına aldı.

Hiçbir zaman lafını esirgeyen birisi olmamıştım. Ağzıma ne gelirse söylerdim. Ve hiçbir zamanda istemediğim bir şeyi yapmamıştım. Ama onunla vakit geçirirken kendimi çok iyi hissediyordum. Başkaydı. Rasim Demir , bunca yıl sırf umursamazlığından ve bağımsızlığımdan sebep kimseyi almadığım kalbime dokunuyordu.

Yerime tekrar oturduğumda "Söyle bakalım" dedim ve bacak bacak üzerine attım.

"Bu akşam meydanda sinema var...Açık hava sineması...Benimle gelir misin?" 

Yaklaşık altı aydan fazladır tanışıyorduk. Bu altı ayda ona karşı kendimi çok fazla tutmuştum. O ise ilgisini sonuna kadar belli etmişti. Rasim'le beraber o sinemaya gitmek , belki de içimde tuttuğum hisleri yıldızlara doğru onun yanında söylemek istiyordum.

"Gelirim..."

Onunla her yere.

"Akşam seni askeriyenin önünden 8'de alırım"

...

Üzerimdeki kıyafetlere tekrar baktıktan sonra aynadan kendime göz kırpıp elimle 'okey' işareti yaptım.

"Umay...Çıkıyor musun?" babamın huzur veren sesini duyduğumda başımı ona çevirip "Evet!" dedim.

Yanına adımladığımda beni güçlü kolları arasına alıp "Kiminle çıkıyorsun?" dedi ve tek kaşını kaldırdı. Bu bakış 'Bana yalan söyleme' bakışı olduğundan "Rasim'le" dedim.

Babam gülümsedi.

"Şu senin yerine disiplin cezasına razı gelen oğlan mı?" utançla başımı salladığımda babam "İyi eğlenceler" deyip arkasını döndü.

Babamın arkasından lojmandan çıkıp Rasim'in beni beklediği yere gittim. İçim kıpır kıpırdı.

Büyük demir kapıdan çıktığımda Rasim'i büyük sur gibi duran duvara yaslandığını , bir bacağını dizinden kırıp ayak tabanını duvara sabitlediğini , başını geriye atarak puro içtiğini gördüm. Ya Allah bismillah Umay!

Beni gördüğü gibi doğruluğunda postacı çantasını düzeltti ve purosunu söndürdükten sonra gülümsedi.

Yeşil gözlerine tapıyordum.

"Selam..." deyip yanına doğru ilerlediğimde yanaklarım kızarmıştı. Yine çok yakışıklı olmuştu.

"Selam" deyip bana kolunu uzattığında gülümseyerek koluna girdim.

Beni birazcık yürüttüğünde ağacın dininde duran iki bisikleti gösterdi. "Bisikletle gideriz diye düşündüm" dediğinde yerimde zıplayıp ellerimi birbirine çarptım. "Evet evet!"

Ben bir bisiklete , o bir bisiklete bindiğinde "Yarış yapalım mı?" dedim. Rasim gülmekten kısılan gözleriyle bana bakıp "Eğer kazanırsam...Senden bir şey isteyeceğim" dedi.

"E sen de çok alıştın böyle iddia koyup durmaya" diye homurdandığımda Rasim bana serçe parmağını uzattı. "Var mısın iddiasına?"

Vardım. Onunla her şeye.

"Varım" dediğimde serçe parmağımı uzattım ve birbirimize bir iddia ile mühürlendik. Başka şekilde de-

"O zaman üç dediğimde" deyip ayağımı pedala koydum. "Bir..." dediğimde Rasim yola baktı. İçimdeki haylaz taraf beni ele geçirdiğinde "Ay köpek!" diye bağırdım. Rasim oraya döndüğü an hızlı hızlı "İki , üç!" dedim ve pedalı tüm gücümle çevirmeye başladım.

LALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin