İkilemde kalmaktan nefret ederim. Çünkü ne zaman ikilemde kalsam hata yaparım. Kalbim ve mantığım çarpışır ve ben hep yanlış olanı seçerim. Bu hep böyle olmuştur. Şimdiyse Kunter'e âşık olmaktan korkuyorum... Çoktan olmadıysam tabi!

Sabah güne erken başladım. Muhtemelen yerimi yadırgadığımdan... Aslında yatak oldukça rahattı. Özellikle benim mini evimdeki tek kişilik yatağımla kıyasladığımda epey lüks kaçıyordu. Ama ne olursa olsun evimi seviyorum. Beni anımsattığını düşünüyorum. Şey biraz dağınık ama ona da çare buldum. Aslında Ceycey buldu. Evdeki hizmetlilerden birini hafta bir gün evimi temizlemesi için gönderiyor. Başta mırın kırın ettim. Tabii göstermelikti. Temizlikten anlamadığım düşünülürse ve yemek yapmayı hala bilmediğimi de eklersem evim kısa sürede çöp eve dönerdi. Kararlıyım yine de. Yemek yapmayı öğreneceğim. Önce bir doğru düzgün bir fırın almalı ve onun nasıl çalıştığını öğrenmeliyim. Kıyafetlerimi sağ olsun kuru temizlemecim Ahmet hallediyordu. Aslında benden on beş yaş falan büyüktü ama ona abi dersem indirim yapmayacağını söylediğinden beri sadece adıyla hitap ediyorum. Geri kalanı da ya elimde yıkıyorum ya da kullan at politikasını uyguluyorum .Elbette pahalıya patlıyor... Bu arada olan Birkin çantalarıma ve birkaç değerli takıma oldu. Neyse ki annemden kalan takı setini korumayı başardım. Babam düğünlerinde anneme almış. Anlamı benim için çok büyük o yüzden. Annem bir gün evlendiğimde bana vereceğini söylemişti. Ne olursa olsun düğünümde onları takacağım.

Yerimde gerinip, doğruldum. Yataktan nasıl kalkacağımı düşünürken kapı tıklandı. Üzerime aceleyle çeki düzen verip, "Gir" diye seslendim.

Kunter tüm yakışıklılığıyla kapıyı açıp içeriye girdi.

"Günaydın! Nasılmış benim güzelim?"

"Günaydın. Bende lavaboya kadar nasıl yürüyeceğimi düşünüyordum." dedim utana sıkıla.

"Tahmin ettim. Hadi bakalım güzellik, seni banyoya götürelim."

Kahvaltıya indiğimizde herkes çoktan masadaki yerini almıştı. "Günaydın" diyerek yerlerimize oturduk. Daha doğrusu Kunter beni oturttu. Bu durumdan epey rahatsızdım. Sürekli kucakla taşınmak –yalnız olsak hoş olabilirdi- hoş değildi. Bir koltuk değneği bana şarttı. Kunter'e söylesem iyi olacaktı.

Sessizlik içinde yapılan kahvaltı işime gelmişti. Kunter ve babası iş konuşuyordu gerçi ama beni konuşturmaya çalışan yoktu. Onları seyrederken kendimi tuhaf hissediyordum. Birbirlerini ilgiyle dinleyen baba-oğul ve onlara sevgiyle bakan bir anne-eş. Bizim kahvaltılarımız genellikle az kişiyle yapılırdı. Kısacası ben ve aşçımız Sultan anne. Küçükken çoğu zaman babaannemde kalsam da büyüdüğümde bunu tercih etmemiştim. Neşeli ya da konuşarak geçen kahvaltılar nadiren olurdu. Zaten bende ailem öldükten sonra yanına taşındığım babaannemle aynı ortamda bulunmamak için eve sabaha karşı gelir akşama doğru uyanır ve tekrar çıkıp giderdim. İçimde bir yer Kunter ve ailesini kıskanıyordu. Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Düşünmek ve kaybettiklerimi sürekli anıp anılarımı canlı tutmak istemediğime karar vermiştim.

"Sare kızım, iyi misin?"

Kendi içimde kaybolduğum bu kadar mı belli oluyordu? Onlar kendi aralarında konuşurken bana da dikkat etmeleri içimi sıcacık yaptı.

"Teşekkür ederim ilginiz için Neriman Hanım. İyiyim." dedim samimiyetle.

"Aşk olsun Sare'cim." diye sitem etti. " Ne Hanımı Allah aşkına? Sevmem ben gereksiz resmiyetleri. Hem sende aileden sayılırsın. Bana Neriman Teyze demelisin."

Gülümsedim. "Peki, Neriman Teyze" Bakışlarım Kunter'e kaydığında onun da bana gülümsediğini gördüm.

Öğleden sonra üç gibi telefonum çaldı. Kunter ve babası şirkete gitmişlerdi... Haluk Bey emekli ayırsa da kendini arada bir şirkete uğrardı. Yıllardır çalışan bir adam için boşta kalmak zor oluyordu sanırım. Neriman Hanım'da akşamki yemekte yapılacakları bildirmek için mutfağa kadar gitmişti. Telefonu kapanmadan açsam iyi olacaktı.

"Alo tatlım." Arayan Korci'mdi.

"Sare bırak şimdi tatlımı şekerimi de neredesin onu söyle? "

"Kunter'deyim biliyorsun?" dedim şaşırarak. Bildiği şeyi niye soruyordu şimdi?

"Şaşkın! Neredesin derken adresi kastetmiştim. Aşk aklını mı uçurdu senin?"

"Aman Korci ya kes şu zevzekliği! Hem, ne yapacaksın adresi sen?"

"Turşusunu kuracağım hayatım. Lalenin turşusu oluyor muydu? Olmazsa kesin reçeli, balı bir şeyi olur yani... Denemek lazım... Öf delirtme de söyle. Bizimkilere başına gelenden bahsettim. Babam itiraz kabul etmiyor bilesin. Seni alıp eve götüreceğim."

"Taner Amca'm meraklanmıştır şimdi. Hele Hülya Teyzem... Ya sen manyak mısın Korcan? Niye telaşlandırıyorsun insanları?"

"Çok konuşma da söyle. Kendimde bulabilirim ama sana soruyorum. Hem daha Kunter'le yeni sevgili oldunuz ne öyle aynı çatı altında kalmalar? Bana taşın dediğimde bir dövmediğin kalmıştı."

"Saçmalamaya başladın ama ! Kunter'in ailesi de burada. Yalnız değiliz ki."

"Güzelim bunu babama anlat. Valla seni götürmezsem canıma okur, haberin olsun."

Çarem yoktu. Adresi söyledim. Kunter'e ne söyleyecektim acaba? Yeni başlayan aşkımız yıldırım hızıyla sonlanmasa bari?


18.Bölüm Sonu...

Twitter: lethenaiad_

Facebook: letheninkalemindendokulenler


S A R EWhere stories live. Discover now