Ela harelerine derin derin bakarken yaşadığı acı tecrübeden dolayı yüreğim burkuldu. Birkaç dakika boyunca ne diyeceğimi, onu nasıl teskin edeceğimi ya da bunca zamandan sonra teskin edip etmemem gerektiğini bilemedim. Hem yeniden, üstelik benimle birlikte yüzmeye dönmek istediğine sevindim, hem de bu acıyı yaşadığı için onun adına çok üzüldüm. Fakat o an fark ettim ki, bu kadar kısa bir süre içinde bile olsa İlker ve ben birbirimize çok güçlü bir şekilde tutunuyorduk. Birbirimize gerçekten çok bağlıydık. Çok değer veriyorduk. O benim bu hayattaki oltamdı, belki ben de onun hassasiyetiydim. Bu yüzden öylece beni reddedemiyor, yaşadığı en acı tecrübeleri bile benimle tereddütsüz bir şekilde paylaşabiliyordu.

"İlker", diye fısıldadım adını dudaklarına doğru ve kucağında biraz doğrulmaya çalışarak. "Şimdi üzülsem mi yoksa sevinsem mi? Bilemedim." Bir elim yanağını, kirli sakallarını okşarken gözlerimi ondan söküp alamıyordum. Resmen kilitlenmiştim. Hayır, kesinlikle büyülenmiştim. İlker Altan, bir kez daha beni büyülemeyi başarmıştı.

Dudaklarımdan keskin bir nefes koparken, "Sen... Sen bambaşkasın İlker Altan, bambaşka," diye fısıldadım. O tatlı gülümsemesi yüzünü yeniden aydınlatırken kendimi dizginlemeyi bir kenara bırakıp hâlâ yanaklarını okşayan ellerimle yüzünü avuçlarımın içine aldım. Gözlerimi usulca kapatarak dudaklarımı sertçe onun dudaklarına bastırdım. Dilim resmen dudaklarını talan ederken öpücüğüme karşı kayıtsız kalmadı. Anında karşılık verdi ama öpüşmemiz asla sert değildi. Aksine bir pamuk ipliği kadar yumuşacıktı.

Bir süre arabanın içinde sadece nefeslerimizin sesi duyulurken sonunda kendini frenleyerek geri çeken taraf İlker oldu. Yüzüme düşen saçları geriye doğru atarken yine tatlı tatlı gülümsedi. O an aslında biraz önce sorduğum sorunun hâlâ yanıt bulmadığını fark ettim.

"İpucu bu kadar mıydı yani?" diyerek gözlerimi kıstım ve küçük bir çocuk gibi mızmızlandım.

"Dahası yok hanımefendi," dediğinde üstüne gitmek istemedim. Benimle çok özel bir hatırasını paylaştığı için onu daha fazla sıkboğaz etmeyecektim. Sabırla birkaç saat sonrasını bekleyebilirdim.

"Öyle olsun bakalım," dediğimde yavaşça yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Burnumun ucundan öperken, "Olsun," diyerek beni taklit etti. Tam beni yeniden öpmek için uzanacaktı ki arabayı gürültülü bir şekilde İlker'in telefonunun sesi inletti. Sabitleyicide bulunan telefona ikimiz de aynı anda başımızı çevirdiğimizde ekranda Berko ismini gördük. Yani Berkay arıyordu.

Son zamanlarda Berkay, İlker'le olan ilişkimde resmen benim kumam gibiydi. Ne zaman İlker'le yakınlaşsak ya da vakit geçirmek istesek bir yerlerden kendini ortaya çıkarıyor, Gamze'yle birlikte planlarımıza dahil oluyorlardı. Bundan kesinlikle rahatsız değildim. Aksine Berkay'ı daha yakından tanıdıkça onun çok eğlenceli ve deli dolu bir karaktere sahip olduğunu gördüm. Her şeyden öte Gamze'ye gerçekten değer verdiğine, onu sevdiğine bizzat kendi gözlerimle şahit oldum. Bu yüzden Berkay'ın varlığı hiçbir zaman beni rahatsız etmeyecekti. Zamansız aramaları dışında tabii...

İlker, sabitleyicideki telefonunu eline alıp Berkay'ın aramasını reddederken, "Hiç gitmek ve senden birkaç saatliğine bile olsa ayrılmak istemiyorum ama ne yazık ki gitmek zorundayım çünkü lanet olası bir sınavım ve baş belası, yakamı asla bırakmayan bir arkadaşım var," diye sızlandı. Onun bu mızmız hâlleri beni fazlasıyla eğlendirmeye yetti.

"Ben de senden hiç ayrılmak istemiyorum ama dediğin gibi gitmek zorundasın sevgilim." Cilveli bir edayla konuştuğumda İlker sanki bu tavrımdan çok hoşlanmış gibi yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Bir eli onun kucağındaki bacaklarımın üzerinde gezinirken, diğer eli ise boynumun açıkta kalan kısımlarını zarifçe okşuyordu.

AŞKA DÜŞÜŞ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now