Tamam, bu kadar yeter. Şimdi bütün bu afili cümleleri geçelim ve şu ana dönelim.

İlker'in Audi'sini çok seviyordum. Hatta bayılıyordum. Arabanın kusurlu tek bir yanı yoktu. İçinin çok dar olması dışında ve bu da bizim işimizi kesinlikle çok zorlaştırıyordu. Özellikle de şu an İlker'in kucağında, ellerim onun kıvırcık saçlarının arasındayken ve onun da sıcacık dudakları boynuma ıslak öpücüklerini bırakırken işimiz gerçekten çok ama çok zordu.

Nemli dudakları usulca boynumda gezinirken, kıkırtımı serbest bıraktım ve başımı geriye doğru atıp ona daha iyi bir alan sunmak istedim. Dudaklarımdan titrek bir inilti koparken, "Bana hâlâ sürprizin ne olduğunu söylemedin," diye fısıldadım. Yüzünün alacağı ifadeyi görmek için hafifçe geriye doğru çekildim. Sırtım direksiyona değdi ama şanslıydık ki korna falan çalmadı. Yoksa üniversitenin otoparkında, İlker'in arabasında sarmaş dolaş bir vaziyette kimseye yakalanıp, rezil olmak istemezdik.

Ellerim İlker'in ensesindeki saçları çekiştirirken yüzündeki o kusursuz gülümsemeyle bana doğru yaklaştı ve dudaklarıma hızlı ama nefesimi kesecek bir öpücük bıraktı. Ardından geriye doğru çekilip, "Bebeğim, adı üstünde sürpriz," diyerek muzır bir surat ifadesiyle mırıldandı. Sırıtarak dudaklarımı dişledim ama öyle kolayca pes etmeyecektim. Alnına düşen kıvırcık bukleleri geriye doğru atarken, "Bari küçük bir ipucu alsam?" diyerek dudaklarımı sarkıttım. İlker, bu yavru kedi bakışlarıma elbette karşı koyamadı ve bakışlarından bile beni yanıtsız bırakmayacağını hemen anladım.

Pes edercesine, "Tamam, ipucu alabilirsin," dediğinde gözlerimi irice açarak ve epey heyecanlanarak onun ela harelerine kilitlendim. Dudaklarından çıkacakları sabırsızlıkla bekledim.

"Çocukluğumdan bu yana yüzmeyi çok severim. Bu yüzden de hem lisede hem de üniversitenin ilk yılında yüzme kulübündeydim."

Söyledikleriyle gözlerim sanki mümkün olabilirmiş gibi daha da çok açıldı. Bunu bilmiyordum. Gerçi İlker hakkında çok az şey biliyordum ve onunla geçirdim her saniye yepyeni bir bilgi daha öğreniyordum.

"Gerçekten mi?" diyerek heyecanla soluduğumda başını beni onaylarcasına aşağı yukarı doğru salladı.

"Evet. Üniversitedeki hocamla da aram hâlâ çok iyidir," diye devam ettiğinde konunun nereye bağlanacağını bilmek isteyerek daha fazlasını öğrenme isteğiyle tutuştum.

"Eee? Sonrasında ne oldu peki?"

"Bıraktım," dedi büyük bir sakinlikle sanki çok basit bir şeyden bahseder gibi. Madem yüzmeyi bu kadar çok seviyordu neden bırakmıştı ki? İçime ansızın yerleşen endişe ve merak hemen kendini gösterdi ve İlker'e bunun sebebini sordum.

"Neden?"

"Sıkıldım," dedi omuzlarını silkerek küçük bir çocuk edasıyla.

"Bu çok makul bir nedenmiş."

"Bence de."

Onunla resmen dalga geçer gibi konuşurken ve İlker de aynı şekilde bana karşılık verirken birbirimize bakarak kıkırdadık. İlker'in dudaklarından kopan o saniyelik ses tonuna bile çok fena âşık olduğumu fark ettim. Bana o ses tonuyla bile sarılacağını düşündüm. Ama şu an için konumuz kesinlikle bu değildi. Ağzından çıkan o tek kelimelik cümle beni tatmin etmemişti. Hâlâ çok daha fazlasını merak ediyordum. İlker de sanki bunu anlamış gibi bir anda yüz ifadesi değişti ve çehresi ciddiyetle büründü. Gözlerimin içine derince bakarken boğazını temizledi. O an anladım ki aslında bana çok ciddi bir şey söyleyecekti.

"Şaka bir yana, üniversitenin ilk yılını bitirdikten sonra yaz tatilini geçirmek için annemin yanına, İtalya'ya gitmiştim. O yaz Roma sahilinde can kurtaran görevini üstlendim. Fakat yazın sonlarına doğru acı bir tecrübe yaşadım. Biri boğulurken onu kurtaramadım. Daha doğrusu kurtaramadık. Belki benim suçum değildi ama görevimdi ve ben bunu beceremedim. O zamandan sonra da yüzmeye ara verdim. Yavaş yavaş da olsa yeniden dönmek ve bunu seninle birlikte yapmak istiyorum."

AŞKA DÜŞÜŞ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now