1.Kısım |LABORATUVAR

6 1 0
                                    

(Yıl 1996, 23 Mayıs Edirne'nin Yunanistan'a en yakın yerlerinden bir yerinde...)

(Bir yaz günüydü. Tabi bu çok da önemli değil çünkü oradan güneşi asla göremezsiniz. Yeryüzünün yaklaşık 600 metre altında...)

Profesör (Adam Clover) en sonunda bu 24 yıllık projeyi gerçek bir başarıya ulaştırmıştı. Edirne'ye geldiğinden beri deneylerde kullanılan biyolojik silahın etkisinde bırakarak yapay insan üretmeye çalışmıştı. Çoğu deney başarısız olmuştu çünkü yapay vücudun DNA'sı bunu kaldıramıyordu.

Son denemesinde 2 denek başarılı olmuştu. Deneylerden birini eril diğerini dişi yapacaktı.
Vücutlarını 10 yaşında bir çocuğun vücudunu örnek alarak yaptı.

Deneklerden ilk uyanın ismine Sami koydu. Sami yapay ortamda yapıldığı için profesör tarafından tasarlanırken bilmesi ve bilmemesi gereken dünya çapındaki bilgileri en ince detayına kadar DNA'sına işlemişti. 2. Denek ise daha hayata geçirilmemişti ve DNA'sına herhangi bir bilgi işlenmemişti. Sadece birinci denek üzerinde yoğunlaşma kararı aldı ve 2. Deneği erteledi.

 Deneği erteledi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 Profesör Sami'yi tüpten çıkarıp temizlemeye başladı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Profesör Sami'yi tüpten çıkarıp temizlemeye başladı. Aynı zamanda çıldırmış gibi kahkahalar atıyordu. Zafer sevinciydi bu...

Bundan 2 yıl sonra Sami yürümek bir yana, düzgünce konuşmaya başlamıştı. Ancak bu geçen 2 yıl boyunca bir kez insanüstü bir yetenek sergilememişti. Profesör artık onun böyle bir gücü olmadığına inandırmıştı kendini." Biyolojik maddeye maruz kalmadı demek ki. Belki de bu yüzden ölmemiştir ve deney başarılı olmuştur ha." diye düşünüyordu.

Bunun ardından 2. deneği hayata geçirme kararı aldı. Ece doğmuş oldu.

Ece, Sami gibi değildi. Profesör 26 yıllık başarısızlık sonucu Ece'yi sabırsızlıkla, hemen hayata geçirmek istemişti. Ece bilgi konusunda Sami'nin yarısı bile

değildi. Sabırsızlıktan gözü dönmüş Profesör bu hatasını fark ettiğinde çok geçti. Yılmadı ve testlerine 4 yıl boyunca devam etti.

Başarısızdı. Her deney her test, her umut, her şey. Hepsi başarısızdı. Profesör derin bir iç çekti. Gülmek ve ağlamak arasında kalmıştı. Yeniden delirecek gibi hissediyordu. Çaresiz son iki denek üzerinde daha çok çalışmanın en mantıklısı olacağını düşündü. Günler böyle akıp gitti.

Aylar sonra Ece ve Sami gayet yakınlardı. Profesörle, babalarıyla, yaşayıp her gün oynadıkları oyunları, deneyleri, tekrar ediyorlardı. Bu süreçte her ne kadar Sami gelişimine devam etmiş ve edecek olsa da Ece için her gün aynı gibiydi. Ece sanki bir robot gibi her gün aynı şeyleri yapmaya devam ediyordu.

Sami her gün başka bir şey fark ediyordu ve aynı deneyde farklı şeyler deniyordu. Ayrıca deneyler dışında boş kalan zamanında Profesörü inceliyordu ve onla konuşmaya çalışıyordu.

Yine bir gün deneylerden sonra Sami ve Ece uykuya dalarlar.
Hayır dalmazlar.
Bilinmeyen kişi buna izin vermez ve gerçeklik değişir.

Sami uyanır. Ana laboratuvardan sesler geldiğini duyar. Profesör kendi kendine konuşuyordur. Odasından çıkıp ana laboratuvara doğru ilerler;

"Neden? Neden böyle olmak zorundaydı ki? 30 yılım... Neden ?"

Sami daha da yaklaşır ve dikkatlice dinlemeye başlar;

"Sami'den beri başka bir denek yanıt vermedi. Yanıt verse ne değişecek ki acaba? Yeni bir şeyler denemeliyim. Bu sefer 0'dan bir süper asker oluşturmak yerine rastgele birisini kaçırıp beynini yıkayabilirim. Bu denekleri de deney faresi olarak kullanırım..."

Sami duydukları karşısında kaskatı kesilir ve o ne olduğunu anlamadan profesör onu fark eder;

" Demek beni duydun. "

Profesör Sami'nin hala bir güç taşıdığı ihtimalini göz önünde bulundurduğu için onu bir tekme ile yere serer. Ardından onu deney tüpüne sokmaya çalışır;

" Direnmeye çalışma velet, Ece'yi uyandıracaksın. "

" Bırak beni! "

Sami direnmeye çalışırken içinde bir duyu uyanmış gibi hisseder, sanki yeni bir gücü ortaya çıkmış gibi. Profesörden kurtulmaya çalışırken aynı zamanda bu his içini yemeye başlar. Sanki onu beslemezsen seni yutacak bir aç bir hayvan gibi. Sanki bir "güç açlığı" gibi.

Sami bağırıp çağırmaya ve direnmeye ne kadar devam etse de en sonunda tüpe tıkılacağını biliyordu. Son çare olarak tüm gücüyle profesörün elini ısırdı. Amacı Ece'yi uyandırıp kaçmasını söylemekti. Ona bir şey olmasını istemiyordu.

Profesör büyük bir acı ile bağırdı fakat Ece uyanmadı.

Hayır uyandı.
Bilinmeyen kişi buna izin vermedi ve gerçeklik değişti.

bağrışmaları duydu ve seri bir şekilde ana laboratuvara geldi.

" N-neler oluyor burada? Sami? Profesör? "

Bir yandan hala profesör ile boğuşan Sami;

"Ece hemen buradan kaç! Eğer kaçmazsan seni de kullanacak!"

Ece olanları anlamaz;

"S-sami'ye ne yapıyorsun profesör ?"

Profesör, Ece de uyanınca panik yapar ve daha şiddetli bir şekilde boğuşmaya başlar. Bunun üzerine Ece;

"D-dur! Ne yapıyorsunuz profesör durun lütfen! (Bağırarak ağlamaya başlar) BIRAK ONU!"

Ece o anda içinde yanıp tutuşan bir güç hissetmeye başlar. O ağlarken bir yandan etrafındaki nesneleri içgüdüsel olarak profesöre fırlatmaya başlar. Ece telekinezi (Zihin gücü ile nesneleri hareket ettirmek, iletişim kurmak... gücü) kullandığını fark eden profesör kendisine doğru Ece tarafından telekineziyle atılan küçük nesnelerden kaçınmaya çalışırken Sami'nin tekmesi ile yere yığıldı;

"Ne? Nasıl? Neden şimdi? Bu nasıl olabilir."

Profesör çıldırmaya başlar. Çocukları ürkütecek derecede bir kahkaha komasına girer. Umutsuzluğun ve kaybedişin kahkahalarıdır bunlar. Bildiği, yaptığı her şey bir kâbus gibiydi.
Doğduğu günden beri böyle olmamış mıydı zaten? Tüm dünya ona karşıydı sanki. Kim ona iyi davranmıştı ki? Doğru ya, birisi vardı. Onu da tam anlamıyla kendisi patlattı. Bu adam daha ne yapabilirdi ki? Davasını kaybetmişti. Her Allah'ın günü lanet okuyup, iğrendiği şu aptal dünyada onu seven tek kişiyi de yitirmişti.
Şimdi de kendi denekleri tarafından nakavt mı edilecekti?

Profesör ayağa kalkıp direk Ece'ye doğru koşmaya başladı. Eğer Ece'yi kullanabilirse hala bir ümit ile davası için savaşabilirdi.

Sami;

"ECE! KAÇ!"

Korkudan ne yapacağını şaşıran Ece yere yığılır. Profesör Eceyi kavrayıp derhal tüplerden birine doğru koşmaya başlar.

Ne yapacağını şaşıran Sami;

"HAYIR BIRAK ONU! LÜTFEN BIRAK ONU" gibi haykırışlarla profesörün elinden Ece'yi çekiştirmeye çalışır. Ece'nin eline değdiği an içindeki oluşan "güç açlığı" doymuş gibi hisseder. Çok geçmeden karnına bir tekme yiyip yere yığılır.

Hemen kendini toparlar ve yine haykırmaya başlar.

"HAYIR! ECE!"

Haykırmaya başladığı an Profesör ve Ece dahil olmak üzere etraftaki bütün eşyalar ve cisimler Ece'nin kullandığı telekineziden çok daha güçlü bir telekinezi ile oradan oraya odanın içinde hiddetli bir şekilde uçuşmaya başlar. İlk başta olanları tam olarak anlamasada profesör etrafa çarptıkça içinde bir tatminlik hissetmeye başlar. Fakat Ece'nin de bir yere çarpıp incinmesi ile kendine gelir ve telekineziyi durdurup havada olan her şeyi yere bırakır. Ece ve Profesör yere serilir. Sami, direk Ece'nin yanına koşar.

"Ece iyi misi- "

Profesör;

" AHAHAHAH. Siz ikiniz. Güçlerinizi bilerek mi saklıyordunuz!?" diye bağırırken profesör, bir yandan da acı ile kıvranmaya başlar;

Her şey büyük bir eşek şakası gibi. Her şey bitti. Aptalca kullandığın gücünle zarar verdiğin makineler birazdan patlayacak. Hepimiz havaya uçacağız."

Sami, Ece'nin yerden kalkmana yardım eder. Ece;

"Ölecek miyiz ?"

Sami;

"Merak etme, bize hiçbir şey olmayacak."

"Bu adam bizi kandırdı Ece. Bizi sadece kullanmak istiyor. Şu anda anlatacak vakit yok, sadece benle kal."

Olayları hala sindiremeyen Ece sadece kafa sallar.

"Sence olsa söylemezmiydim? Böyle bir şekilde ölmeyi çok istiyorum sanki."

Sami profesörün yakasını sert bir şekilde ittirerek bırakır. Yavaşça, ağlayan Ece'yedoğru yürür ve ona sarılır;

"Ece. Çok büyük bir belanın sonunu getiriyoruz. Bu adamın çok kötü bir amacıvar. Hiçbir şey uğruna ölmeyeceğiz. Dediklerime anlam getiremediğini biliyorumfakat başka ne diyeceğimi bilmiyorum. Seni seviyorum Ececiğim."
Ece daha da hiddetli ağlamaya başlar;

"Az sürse de senle tanışmak, hiç bitmeyen bir döngü olan hayatıma iyi geldigibi hissediyorum. Bende seni çok seviyorum bu yüzden, lütfen beni bırakma !"

Sami Ece'ye sarılıp ağlamaya başlar. Profesör onları izliyor ve en sonundahuzura kavuşacağını düşünüp, sevinmeye çalışıyordu. Fazla zaman geçmeden makinepatladı ve laboratuvar havaya uçtu.

Bölüm sonu

Laboratuvar Çocukları (Remake)Where stories live. Discover now