ı'm here with you/ seongjoong

324 13 16
                                    

_____

tür: angst, fluff
uyarı¡ *düşük seviyede depresyon, yeme bozukluğu ve anksiyete içerir. *

_____

_____

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

_____

Başım ağrıyor.

Böyle zamanlarda hep başım ağrır zaten.  Akşam yemeği için pişirdiğim yahniyi masaya koyarken yine düşünüyorum, aklımın başında olmadığı dakikalardan birisinde, öyle ki daldığımın farkına omzumdaki el sayesinde varıyorum. Herhangi bir kelime, bir harf bile duymadan konuşmasını engelliyorum yanımdaki bedeni. Artık ses duymaya bile tahammül edemediğimi bildiğimden basitleştiriyorum her bir durumu.

" Yemek hazır, diğerlerini çağır. "

San yalnız başına geldiğinde pişman olmuş bir şekilde gerisin geri çıkıyor mutfaktan, baygın gözlerimle ardından onu izliyorum. Masanın kenarına tutunuyorum dengede kalmak için, fena halde başım ağrıyor.

Birkaç dakika geçmeden diğerleriyle birlikte geri dönüyor, mutfak kapısından girerken bakışlarımı gören üyeler gülüyorken bir anda sessizleşiyor, belli ki çıkardıkları en ufak ses için kızmamdan artık onlar da bıkmış. Herkes yerine sessizce yerleşiyor, tabaklarına yemekleri koyuyorum ve yemelerini söyleyerek masadan uzaklaşıyorum.

" Hyung.. "

Birisinin bana seslendiğini işittiğimde kapının kenarına tutunarak arkamı dönüyorum. Onlar hâlâ benim kardeşim, değil mi? Seslerindeki bu korku benim suçum, kendimden uzaklaştırdığım için nefret ediyorum bu durumdan. Ama bunun bir çözümü yok, baş ağrım gittikçe artıyor.

Üyeler sanki hata yapmış gibi başlarını kaldırmadan sessizce yemek yiyorlar. Bana seslenecek cesareti bulan Jongho'nun yüzündeki endişe kırıntılarını görebiliyorum. Derin bir nefes alıyor, diğerlerinin aksine benimle kavga edebilmeyi göze alarak beni vazgeçirmeye çalışıyor.

" Yemek yemeyecek misin bizimle? "

Eskiden olduğu gibi, sekizimizin birlikte gülerek yemek yediği zamanlara dönebilsekdik.. Her şey farlı olur muydu bu kez? Şimdi yemek masası bana soğuktan başka hiçbir şeyi ifade etmiyor. Başımı iki yana sallıyorum, soğuk midemi bulandırıyor.

Odama ilerlerken mutfaktan kısık sesli konuşmaları işitebiliyorum, anlamlarını çıkaramasam da, onlar benim hakkımda endişeli görünüyorlar. Odamın kapısını kapatır kapatmaz, açık bıraktığım pencere yüzünden odanın soğukluğu çarpıyor yüzüme. Soğuktan nefret ediyorum, ah.. başımı ağrıtıyor.

regnbue | ateezWhere stories live. Discover now