Bu Aşk Değildir de Nedir ?

2.4K 203 177
                                    

"Senden önce her şeyi silmek istiyorum..."

Yedi Yıl Sonra 


"Savcı Bey.." diye seslendi arkasından dosyaları yetiştiren kız. "Feda Bey, çıkmadan bir bakabilir misiniz?"

Üzerinde takım ceket slim beyaz gömlek bulunan Feda çakır gözlerini dikip arabasına binmeden önce derin bir nefes verdi. "Ne kadar uzun süreceğine bağlı?"

"Çok kısacık!"dedi sevimli stajyer kız şirince. "Şey.."

"Evet Tülin ,seni dinliyorum."dedi Feda sabırsızca bileğindeki altın saate bakarken.

"Şey bi imza isteyecektim de..."dedi kız kızarırken. "Biliyorum hadsizce oldu ama ben..Yani büyük hayranıyım ve.."

"Özel not ?"dedi Feda sırıtıp.

Yedi koca senede Feda hangi ara üniversite sınavına girmişti bilmiyordu ama üniversite sınavına girdiğinde kapısında bekleyen ve "hommm"sesleri ile saatlerce olumlama yapan Özgür'ün şebelek hallerini anımsadıkça anıları tazelenip,yeniden gülümsüyordu. Ne ara hukuk fakültesini dereceyle bitirdiğini de anımsayamıyordu ama mezuniyetinde kep atarken kepe havada tekme atan Özgür'ü anımsıyordu.

"Kaç gecemizi çaldı.."diye tıslamıştı diploma ve kepe bakan Özgür cazgır bir sesle. "Çok yordu seni,napsaydım ?"

Bütün bunların yanında tekrar sınavlara hazırlandığı süreçte su gibi akıp gitmişti ve şimdi yirmi altı yaşını bitiren ve yirmi yedisine adım adım yaklaşan genç bir savcı olarak duruyordu Çağlayan'da. Bu ılık yaz akşamında şayet bir kaç dakika daha geç  çıkarsa, muhtemelen kutlama yemeğine geç kalacaktı ve muhtemelen turkuazlar onu tek nefeste harcayacaktı.

Ancak karşısındaki kızı kıramamıştı ve onun için özel bir imza ve not alacağını söyleyip arabaya konumlanmıştı.

Yol boyunca heyecandan hala elleri titriyordu. Ellerini tutan elleri her gördüğünde inadına elleri titremeyi sürdürüyordu. Avuç içleri yine terliyordu, çakır gözleri yine irileşiyordu. Kalbi yine ocakta unutulmuş gibi cayır cayır bir alev topu haline geliyordu.

Ne olacaktı ?Henüz on dokuzunda elinde silahla yalanların peşine düşen oğlana demek istiyordu. Ne olacaktı?

Ya dört duvar hapis. Ya da kendine ait olmayan bir hayatı sürdürmek için küçücük bir ilçede,yeğenlerine babalık ederek geçereceği mezara kadar süren bir esaret.Elleri yine silah tutacak, çakır gözleri yine öfkeyle dolacaktı. Şimdilerde hala hapishanede olan kuzenleri ve ağabeyi gibi. Ve daha sonrasında "kaçakçılık" işine girip kodesi boylayan diğer amcaları gibi.

Annen öldü denilmişti.

Annesi ise yedi yıl önce demişti "Ölsen de cesedini çiğnesem ve tükürsem yüzüne."

"Anam öldü."demişti ailesinden geriye kalan tek kişi olan ablası Feda'yı aradığında. "Ver helalliğini mahşerde yakanda olmasın, dolanmasın peşinde. Anadır,süt hakkı var. Sen büyüklük et yıka,kefenle. Bir dua et geri dönersin kardeşim."

"Benim bir annem var."demişti Feda. "Ve hala sağ."

Öldürmesi için kan davalı ailenin resmini cebinde taşırken hayalini kurduğu anne figürü hala sağdı misal. Üstelik bugün daha otuzuna yaklaşan koca bir adam olmasına rağmen mağaza gezdiğinde "Gözlerinin rengi ortaya çıkar." , "Evde dursun aman." diye çocuk giydirir gibi pijama seçen biriydi.

NifakWhere stories live. Discover now