52.Bölüm: Kartal'ın Toprak Nefreti

Start from the beginning
                                    

"Nereye abi?"

"Trabzon'a"

Gözleri küçük salonda gezindi. "Çocukları ne yapacağız?"

Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Hiçbir şeyi düşünemiyordum. Ruhum bir o yana bir bu yana sallanıyordu.

"Aykut'u ara...Anahtarı bırakırız ona gelsin baksın" dedim ve hızla odama ilerleyip küçük bir çanta çıkararak içine iki kazak ve pantolon koydum.

Bir yandan daha hızlı gidebilmek için uçak biletlerine baksam da bulamamıştım. İyice geriliyordum. Vücudum kaskatı olmuştu.

Cüzdanımı da yanıma aldıktan sonra arabanın anahtarlarını giymekten asla vazgeçmediğim siyah deri ceketimin cebine attım.

Doruk , yanında getirdiği çantayı direkt aldığında çocukların mamasını koyup onları son kez sevdim.

Aradan 5 dakika geçti. Geçen beş dakika bana beş yıl , beş ömür oldu. Her dakika aleyhime işliyordu.

"Nerede kaldı bu Aykut?!" dişlerimi sıkarak bağırdığımda Harley benden korkup kaçmıştı.

Kapı çaldığı gibi ayağa fırladım ve kapıyı açıp Aykut'u hızla içeriye çektim. "Neredesin sen ?!"

"Geldim abi tamam" deyip üzerindekileri çıkarttığında Doruk , ona olanları anlatmış olmalı ki "Geçmiş olsun ben bakarım çocuklara" dedi ve omzuma destek olmak ister gibi vurdu.

"Geç kaldık gidiyoruz" deyip evden çıkmadan Çiçek Kız'ın emanetlerinin başına bir öpücük kondurdum.

"Aykut abi! Bir de hamster var evde onu da bulur musun?"

"Bulurum gidin hadi!"

Botlarımı giyinip evden fırladığım gibi son model spor arabama binmiş , Doruk da bindikten sonra gaza yüklenmiştim.

"Doruk" dedim otobana hızla çıkarken. "İstanbul , Trabzon arası kaç kilometre bak"

Doruk hızla telefonu çıkardığında başını iki yana salladı. "1057,7 kilometre" dedi dehşetle.

Direksiyona ardı ardına bağırarak vurduğumda Tanrı'ya içimden yalvarıyordum. Tanrım...Ona bir şey olmasın. Ona gelen benim olsun...

"Abi tamam sakin!"

"10 saatten önce gidemeyiz oraya!" diye bağırdığımda hiçbir hız göstergesini takmadan boş yolda çoktan 200'le gitmeye başlamıştım.

Asfalt yolda araba gürleyerek ilerlerken Doruk önce kendi daha sonra da benim kemerimi taktığında bir numara tuşladı.

"Alo Yusuf..." dediği gibi gözlerimi yoldan ayırmadan telefonu Doruk'un elinden çektim.

"Bana iyi olduğunu söyle!"

"Kartal..."

"Yusuf! Söyle!"

"Bilmiyorum amına koyayım duydun mu ?! Bilmiyorum bir sik söylemiyorlar!"

Telefonu kapatıp Doruk'a verdiğim gibi gaza daha da yüklendim.

Geliyorum Lâl'im.

...

DELİ'den

Safir'in elleri başını tutuyordu. Küçüğünün tek başına o odada yaşam mücadelesi vermesi , onu delirtiyordu.

"Bir şey söyleyin artık!"

Ediz , kalkıp koridorda bağırdığında Umay, boş gözlerle ona baktı.

LALWhere stories live. Discover now