18. Blushing Faces

55 10 0
                                    

Wooyoung, yaşlı bir ağacın kökleri gibi arapsaçına dönmüş bir yığın komplike bilgi yığınıyla kafası karışmış bir vaziyette ve nefes nefese ön kapıdan içeri girdiğinde, o sabah evden diğerlerine doğrudan bir bilgi veya herhangi bir işaret vermeden ayrıldığı çoktan aklından uçup gitmişti yine.


Bütün olan bitenden sonra döndüğünde Jackson'ın hala uyuyor olmasına yetecek kadar acele etmişti, ancak geri kalanına gelirsek ortalık pek de süt liman sayılmazdı. Dolayısıyla, Wooyoung çat diye bir sürü gergin korku ile dolu olan eve daldı, gerginliği en çok dikkat çeken onaylamaz bir tavırla kollarını göğsünün üstünde bağlamış Seonghwa'ydı.


San'ın gözleri yaştı ve Wooyoung'dan kaçınıyordu, normalde neşeli olan adam şimdi Yunho'nun bir oyuncak ayıya sarılmayı andıran kucaklaşmasına sığınmıştı. Yunho'nun kendisi öfkeliden çok endişeli görünüyordu, ve Wooyoung'u tekrar tek parça halinde görmenin sonsuz rahatlığı yüzünde barizdi.


Sert görünen Seonghwa'nın hemen arkasında kaşları çatık, iç çeken bir Hongjoong ve onun elini tutmuş, apaçık endişeli olan Mingi dikiliyordu. Yeosang ve Jongho ayrı ayrı, nitekim daha sakin duruyorlardı ancak onlar da bariz kaygı belirtileri gösteriyorlardı. Jongho boynunda bir elma taşıyordu ve başı bugün elindeydi.


O-oh.


Wooyoung içeri adım atar atmaz hızlıca küçüldü ve kendisini bekleyen makus kaderiyle yüzleşmek için kapıyı utançla arkasından kapattı.


"Gerçekten ilgi çekici bazı şeyler öğrendim." gönülsüz bir şekilde ortamı yatıştırma girişiminde bulundu, ancak anında Seonghwa tarafından kendisine atılan buz gibi bakışa maruz kaldı.


"Eminim öğrenmişsindir. Aynı anda muhtemel bir ölümden paçayı kıl payı kurtarırken." Seonghwa'nın hafif ve sakin sesi, Wooyoung'un vicdanına nahoş bir şekilde süzüldü ve vay, yerler kirliydi, tekrar temizlemenin zamanı gelmişti.


Kimseden çıt çıkmayınca Wooyoung cesaretini tekrar topladı ve eliyle saçlarını geri itip ardından hepsine teker teker baktı.


"Bana kızgın olduğunuzu biliyorum. Yine olsa yine aynı şeyi yapardım gerçi, o yüzden samimiyetle üzgün olamayacağım. Bu gizemi çözmek için sizin yardımınıza ihtiyacım var. Lütfen..."


Sessizlik içinde arkasını dönüp odayı terk eden ilk kişi Hongjoong'du.


Diğerleri birbirleriyle kararsız bakışlar paylaşırken Wooyoung endişeyle izledi, ardından Mingi gözlerinde vicdan azabıyla kırmızı kafalıyı takip etti. Gerisi yerlerinde kaldılar.


Wooyoung her şeyi gerçekten berbat ettiğini biliyordu. Ona eşlik etmesi gereken kişi Mingi'ydi ve bu yüzden diğerlerinin öfkesine maruz kalan taraf muhtemelen o'ydu. Diğer yandan Hongjoong ona daha yeni yeni ısınmaya başlamıştı ve Wooyoung onun güvenine çoktan ihanet etmişti.


Alt dudağı, sinirli bir şekilde kemiren dişlerine acıyla itiraz etti, sonra gözleri tekrar Seonghwa'yı buldu.


"Size kendimi nasıl..." Yenilgiyle duraksadı, ardından pişmanlık içinde başını yere eğdi.

Monster Under The Bed | woosanOnde histórias criam vida. Descubra agora