2

922 70 62
                                    

Arkasındaki kapı açılma sesi ile irkildi arkasında ondan uzun olan adam ona baktı.

"Sana aldım ben okumam öyle şeyler."
"Bana?"
"Neden ki?"
"Uzun süre buradasın sıkılmaz mısın?"
"Uzun süre? yarın gitmiyor muyum?"

Karşısındaki adam yandan sırıtarak odadan çıktı.
Felix bu sefer cidden bir oyunun içinde olmadığını anlamıştı.
Endişesi gittikçe artmış panik atağı tetiklenmişti.
Elini göğsüne götürüp nefes almaya çalıştı küçük olan nefes alması zorlaşınca gözünden yaşlar düştü. Dizlerinin üstüne düştü.

Çıkabildiği kadar çıkan sesi ile bağırdı.

"Y-yardım.."
"Edin!"

Sesini üçüncüde duydurabilmişti. Yanına gelen koruma tepkisizlile alıp yatağa yatırmış tı.  sakinleşmesi için yanına hap ile su koyup odadan hızlıca ayrılmışlardı.
"Ya ölseydim!?" Bağırsada ise yaramamıştı. Çoktan gitmişlerdi.
....
Uzun Sarı saçlarına aynada göz gezdirdi. büyük olan yanına çağırdığı koruma önünde saygı ile eğilip isteğini bekledi.

"Bıraktığım şeyleri giysin, ve aşağıya gelsin."
"Tabi efendim."
Koruma hızlıca Felix'in odasına yöneldi Felix büyük camın önünde oturup aşağıya bakıyordu. Oldukları yer şehirden çok uzak bir yerdeydi. Kaçsa da gidebileceği hiç bir yer yoktu. Oflayarak içeri giren korumaya döndü.

"Hyunjin bey, oradaki kıyafetleri giyip gelmenizi söyledi efendim."
"Neden?"
Koruma konuşmadan dışarı çıkıp kapının önünde beklemeye başladı.

"Doğru siz konuşamıyordunuz." Ardından gözlerini devirdi. Felix ayaklanıp kıyafetlere göz gezdirdi. "Gri eşofman?, Beyaz tişört?"
"Gri eşofman fetişin mi var be psikopat!" Felix hızlıca üstüne kıyafetleri geçirdi. Aynada kendine bakıp
"Aslında güzel amk"
"Güzel olmasa giymezdim hıh"
Dışarıdaki korumayı görünce baş parmağını damağına götürdü.
"Korkutmasana be!" Koruma önden merdivenlerden aşağıya geçmesi için Felix'i bekledi. Felix öne geçip garip bakışlarıyla aşağıya indi. Siyah deri koltukta siyah takım elbiseli elinde kahve olan adamı görünce gözünü devirdi.

Yavaşça karşısındaki koltuğa yayıldı küçük olan
"Rahatmış koltugun haaa"
Hyunjin tepkisizlikle telefonuna bakmaya devam etti.
Ardından telefonu kenara bırakıp bacaklarını araladı.
Aynı tepkisizlikle
"Gel"
Felix küçük adımlarla korkarak yanına yaklaştı büyük adamın.
Hyunjin telefonuna uzanıp tekrardan oynamaya başladı.
"Otur" Felix yanını kast ettiğini düşünerek oraya yerleşti.
Hyunjin sinirle iç çekti.
"Oraya değil buraya." Gözüyle kucağını işaret etti. Felix fark ettiğinde gözleri sonuna kadar aralandı. Sertçe yutkunarak kekeledi.
"n-ne?"
"Beni ikiletme."

Felix sinirlendiğini fark etmişti. sinirlendiğinde normal göründüğünden daha korkunç oluyordu. Bir Hyunjin'e bir de kucağına bakarak ikilemde kaldı. Hyunjin'in bağırması mı? yoksa sakince sadece kucağında oturmak mı? Arasında gidip geliyordu.

Tekrar yutkunarak Hyunjin'e yaklaştı. Kucağında yerini aldığında hyunjin tepki göstermedi. yürüyen ruh gibiydi. Felix hiç rahat değildi. rahat hissetmiyordu. Daha önce kimsenin kucağına oturmamıştı. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı üzüntüden olmasada korkudan aglayabilirdi. 

Hyunjinin kucağından inmeye kalkıştığında belindeki büyük eller izin vermemişti.
"Sana inebilirsin dediğimi hatırlamıyorum?"
"Bende sana sorduğumu?"
Hyunjin kaşlarını kaldırıp sinirini takındı.
"Uslu dur."
"Otur oturduğun yerde."
Felix sesinin tonundan daha da korkmuştu nasıl böyle bir cevap verebildiğini kendi bile bilmiyordu. Bir anda söylemişti işte.

Felix arkadaşlarını özlemişti. Jisung'u seungmin'i jeongin'i..
Bu evden nasıl çıkacağını bile bilmiyordu. Çıkacak mıydı onu da bilmiyordu. Ağlamak istiyordu ama ona bile kızacağını düşünüyordu. Kendini tutamayıp başını eğdi ve hıçkırdı.
Gözünden düşen yaşlarla hyunjin elindeki telefonu kenara bıraktı.

"Ne o ağlıyor musun?"
Felix ilk başta cevap vermeyi red etti. Ardından aklına gelenle konuştu.
"Beni buraya bir anda tıktın! Nerede olduğumu bile bilmiyorum!
Nasıl mutlu olabilirim!?"
"Bağırmayı kes."
"Hem sen bebek misin? İnsanlardan uzaklaşınca hemen ağlar mısın?"
"Sensin bebek" hyunjin çatık kaşlarını yönlendirip ağzını açacakken Felix araya girdi.
"özür dilerim yanlışlıkla oldu.
"İnsanlar dediğin kişiler benim en yakınlarım."
"İnsan değiller mi sonuçta?"
"Mesela jisung o çok ne-"
"Yeter tamam sus." Hyunjin'in dur demesiyle ağzını kapadı küçük olan
"Aç mısın?"
"Evet"
"Bişey istiyor musun?"
"Sebze dışında her şey."
"Ben veganım?"
"Banane ben değilim." Hyunjin sinirle iç çekip çocuğa döndü.
Felix büyük olanın gözlerini gözlerinden kaçırdı.
"Şansını zorlama."
"Ne yiyeceğim peki?"
"Ne varsa."
"Ne var peki?"
"Oradan bakınca aşçı gibi mi görünüyorum?"
"Üzgünüm."
"Açsan aşçılar mutfakta şöyle istediğini versinler."
Felix heyecanla
"Her istediğimi mi?!"
"Hayır."

Yüzü düşerek Hyunjin'in kucağından kalktı. mutfağa doğru yöneldi.
"Efendim?"
"Yiyebileceğim birşeyler var mı?"
"Brokoli çorbası var efendim."
"Hyunjin bey onu yemenizi emretti."

Emretti? Neyim ben oyuncak falan mı?
"Ama iğrenç" adam kepçeyle kocaman brokoliyi koyup tabağa döktü. "Al bakalım." Felix igrenerek tabağı alıp masaya koydu yemekle oynarken yanağında el hissetti.

Dona kalmıştı. Yanağına dokununca aldırmadan yemek yemeye çalıştı.
"Bitir onu."
Felix kafasını olumsuz şekilde sallayıp yana yatırdı.
"Ben seni bitireceğim önce" biraz sesli söylemişti.
"Beni nasıl bitirecekmişsin bebeğim? hm"

Bebeğim mi?
Felix'in boynuna yaklaşıp nefesini verdi Felix irkilerek kendini toparladı.
"D-duydun mu?"
"Hıhım."
"Onu begenmediysen başka bir şey verebilirim. Ne dersin?"

Fake. || hyunlixWhere stories live. Discover now