35

1.9K 285 337
                                    

"İşte, buradan biraz daha yukarı çıkarsak küçük bir göl olması lazım. En büyük ağaçlar da orada."

"Tamam, gitmemiz ne kadar sürer?"

"Birkaç dakika."

Louis "Az önce de birkaç dakikaydı." diye sızlandığında Harry güldü. "Yolu karıştırmışım ama doğru yönü buldum, eminim. Harita okumada iyiyimdir."

"Bunu bana en son abim söylemişti ve yanlış şehre gitmiştik."

Harry gölün olduğu yükseltiye doğru tırmanışa geçerken "Abin nerede?" diye sordu. "Ondan çok bahsediyorsun ama hep özlemle anıyorsun."

"Evlendi ve Danimarka'ya taşındı. Biliyorsun, babam aslında Danimarkalı ve orada pek çok akrabamız var."  derken Louis'nin ayağının altındaki taş kaydı, bir anlığına düşecek gibi oldu ve küfredip can havliyle Harry'ye tutundu. "Lanet olsun, daha ne kadar tırmanacağız?"

"Az kaldı Lou," dedi Harry onun bu haline gülerken. Onun elini tuttu ve yanına çekti. "Elimi bırakma. Ben hiking yapmaya alışkınım ve buraları avcumun içi gibi bilirim."

Louis az önce sinirlenen kendi değilmiş gibi sırıtmaya başladı. "Bunu elini tutma bahanesi olarak kullanacağım artık."

"Bahaneye ihtiyacın varmış gibi..."

"Yok aslında."

Birkaç dakika daha yokuş tırmandıktan sonra Harry'nin bahsettiği küçük göle ulaştılar. Aslında göl bile denemezdi, oval şekilli ufak bir su birikintisiydi. Çevresi upuzun ağaçlarla doluydu. Harry büyük iki ağacın arasında durdu, sırt çantasını çıkarıp yere bıraktı. "Hamağımızı buraya kurabiliriz."

"Umarım uzun süredir bahsettiğin hamak bir tanedir ve ikimizi taşıyabilecek güçtedir."

"Tabii ki bir tane getirdim, arkadaşımla değil sevgilimle geziye çıkıyorum."

"Sevgilin," deyip keyifle kıkırdadı Louis. "Tamam, hadi kuralım şu hamağı da uzanalım artık."

Harry de onun gibi güldü, çantasının içinden katlanmış haldeki hamağı çıkardı. Bir ucunu kendisi tuttu, diğer ucunu Louis'ye uzattı. "Aynı yükseklikten bağlayacağız."

"Başka bir şey yok mu, sadece bağlıyor muyuz?"

"Başka ne olabilir ki?" diye sordu Harry ama alay etmiyordu, ciddiydi. Louis elindeki kalın iplerle ağaca yaklaşırken tedirgin bir şekilde "Bunu daha önce yaptın mı sen?" dedi.

"Hiking? Evet. Hamak kurmak? Hayır."

"Oh harika, güvenli ellerdeyim."

"Altı üstü hamak. Kurulum şeması gerektirmiyor."

"İçim rahatladı."

"Sus ve ipi bağla."

Louis sus ve ipi bağla diyerek onun taklidini yapıp bir yandan da ipi bağlamak için parmak uçlarında yükseldi. Neyse ki cidden pek zor bir iş değildi, kısa bir uğraşla ikisi de ipleri sıkıca bağladılar ve hamak kurulmuş oldu. Harry Louis için hazırladığı çantadan ince örtüyü de alıp ayakkabılarını ve çantasını çıkardı, çantasının yanına bıraktıktan sonra hamağın üstüne uzandı.

Onun yaptıklarını Louis de tekrarladı. Hamak cidden ikisine yetecek büyüklükteydi. Rahatlıkla yan yana uzandılar ve Harry örtüyle üstlerini de örttü. "Evet, ne düşünüyorsun?"

"Hamak? Mükemmel. Randevu? Daha da mükemmel."

"Epey sızlandın ama değdi, değil mi?"

"Sızlanmadım, durum betimlemesi yaptım sadece."

Harry kıkırdadı, "Tamam sen haklısın her zaman." diyerek konuyu geçiştirip başını Louis'nin omzuna yasladı. "Ee, ne diyorduk? Ah, Danimarka. O kadar ağır bir İngiliz aksanın var ki Danimarkalıymışsın gibi düşünemiyorum."

"Okula İngiltere'de başladım. Doncaster'a taşınmıştık. Orada büyüyünce insanın aksanı bu hale geliyor."

"Ama çocukluğun Danimarka'da geçti, öyle mi?"

"Evet. Altı yaşıma kadar falan sanırım."

"O zaman bir dil daha mı biliyorsun? Danimarka'nın resmi dili ne ki?"

"Danca. Evet, hâlâ bazen bizim evde Danca konuşulur."

Harry -zekadan ve genel kültürden çok fazla hoşlanan biri olarak- bundan gerçekten etkilendi ve istemsizce "Bu çok seksi bir şey." dedi. "Fransızca'yı da mükemmel konuşuyorsun. Resmen üç dil biliyorsun."

Louis onun etkilenmiş olmasından hoşnut bir şekilde gülümsedi, kolunu Harry'nin boynunun altından geçirip ona sarılırken "Danca öğrenmek istersen sana da öğretirim." dedi. "Etrafımızda -benim ailem dışında- insanlar varken Danca konuşarak anlaşırız düşünsene."

"Aslında gerçekten güzel olur." dedi Harry. "Özel ders ücretiniz nedir, Bay Tomlinson?"

"Kelime başına minik bir öpücük, her tam cümle kurduğunda uzunca öpeceksin ve eğer bir paragraflık konuşmayı başarırsan da Fransız öpücüğü."

"Vay canına, bence gayet uygun. Şimdi başlasak mı?"

Louis "Olur." dedi tamamen ona dönerken. Zaten ufacık alanda yan yana oturuyorlardı, bu hareketliyle iyice yakınlaşmışlardı. "Selamlaşarak başlayalım. Hej, merhaba demek."

"Oh, İngilizce gibi. Hej, Louis."

"Hej, Harry. Bence ilk kelimenin karşılığını alabilirim."

Harry güldü, onun boynuna bir öpücük bıraktı ve geri çekilmeden "Sıradaki kelime?" dedi.

"Günaydın diyelim. Godmorgen."

"Godmorgen?"

 "O harfi uzun, sonra u sesine benzer bir e sesi."

Harry daha düzgün bir telaffuzla "Godmorgen." diye tekrarladı. Louis'den aferini alınca da tekrar aynı yeri öptü. "Sıradaki?"

"Ben sana adını soracağım, sen de mit navn er diye başlayıp ismini söyleyeceksin. Tamam mı?"

"Mit navn er... Tamam, sor."

"Hvad hedder du?"

"Mit navn er Harry. Oldu mu?"

"Harika oldu."

Harry başını kaldırdı, "Bu tam bir cümleydi." dedi. "Ama bana paragraf kurmuşum gibi hissettirdi."

"Bunu paragraf gibi tarifelendirelim o zaman." diye karşılık verdi Louis gülerek. Ellerini onun yanaklarına koydu, kendisine çekip dudaklarını onunkilerle birleştirdi. İlk öpücüklerinden beri bu anı bekliyordu, onu öpmenin verdiği bambaşka bir his vardı. Aynı anda hem heyecanlı hem de huzurlu hissediyordu, bunu mümkün olacağını bile düşünmezdi.

Harry kendisini biraz daha ona yaklaştığında Louis onun beline sıkıca sarıldı, o anda öpüşmeleri daha tutkulu bir hal aldı ama çok uzun sürmedi çünkü fazla yana yaklaştıkları işin hamak ters döndü ve ikisi birden yere düştü.

"Fandme!" dedi Louis yere acıyla başını ovuştururken. "Bak bu da Danca lanet olsun demek."

Harry birkaç saniye ona baktı, sonra "Fandme!" diye tekrarladı ve ardından kahkaha atmaya başladı. Galiba bu dili cidden sevmeye başlıyordu.

CRUSH FLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin