Henüz hasta filan değildim ama biraz zayıflamam, fazla kilolarımdan kurtulmam gerekiyordu. İşten ayrılınca birikmişti bu yağlar vücudumda. Evdeki hareketsizlik şişmanlamama yol açmıştı. Demek, aşırı uyumamın sebebi de buydu. Elbette biraz psikolojik sıkıntı da vardı işin içinde. Bütün gün evde oturmak, bir iş de yapmıyorlarsa, biz erkekler için çekilecek kahır değildi.

Tahlil sonuçları beni mutsuz etmemişti. Tam tersine hayatımdan son derece memnundum. Kilo verme dışında bir derdim yoktu. Onu da ne yapacak edecek verecektim. Şeker yerine, karım gibi ben de yapay tatlandırıcı mı kullansaydım acaba? Küçük pembe kutu mutfak masasının üzerindeydi. İçinde yüzlerce minik tablet vardı. İkisini çayıma atsam karımın ruhu bile duymazdı. Hem duysa ne olacaktı ki? Gene de o tabletleri kullanmadım. Karımdan korktuğumdan değil. İçimden bir ses, onların zararlı olduğunu söylediği için aldığım yere bıraktım kutuyu. Çayı şekersiz içmeye alışmalıydım.

Pipomu yakmak için çakmağımı aradım, gene bulamadım. Sonra birden pipo çakmağımın bir haftadır kayıp olduğunu hatırladım. Uyku hastalığına tutulalı beri dalgınlığım da artmıştı. Evet, eskiden de dalgın biriydim; vapurda, otobüste şapkamı, şemsiye unuttuğum çok olmuştu. Ama şimdi bütün eşyalarımı kaybediyordum, hem de evin içinde. Neyse ki saatimi banyo dolabının yanında bulmuştum, en sevdiğim gravatım da su bidonunun arkasındaydı. Pipo çakmağım ise hâlâ ortalarda görünmüyordu. İş yerindeki arkadaşlarım hediye etmişti onu yıllar önce bana. Şirketin durumumunun iyi olduğu zamanlardı. Adımın ve soyadımın baş harfleri vardı üzerinde. Maddi yönden değerinin ne olduğunu bilmiyordum ama manevi yönden benim için çok değerliydi.

Çakmağım olmadan pipomu yakamazdım. Ben de içmekten vazgeçtim. Zaten yavaş yavaş üzerime bir ağırlık çökmeye başlamıştı. Televizyonda haberleri izledikten sonra, son haftalarda edindiğim alışkanlıkla yerimden kalktım, yatağın yolunu tuttum. İyice bastırmıştı uyku. Geçer diye biraz oyalandım ama oralı bile olmadı. Daha da ağırlaştı, göz kapaklarımı kaldıramaz hale getirdi beni. Karıma "İyigeceler," derken dilim dolanıyor, ne söylediğimi ben bile anlamıyordum.

Gidip yattım ve hemen uyudum. Bir yığın karmaşık, mantıksız rüyalar gördüm. En sonuncusunda denizin ortasında bir sandaldaydım. Çok uzakta bir kara parçası hayal meyal belli oluyordu. Ben de oraya doğru gitmeye çalışıyordum ama kürekler kayıptı. Akıntı beni ters yöne doğru sürüklüyordu. Tam paniğe kapılmak üzereyken gözlerimi açtım. Bulunduğum ortamı algılayınca içimi bir sevinç kapladı. Evimde, yatağımdaydım. Ne deniz vardı ortalıkta ne de sandal. Saate baktım ikiye geliyordu. Uzun zamandan beri ilk kez uykum bölünmüştü. Son aylarda sandal batsa bile uyanmazdım oysa. Başımda da en ufak bir ağrı kırıntısı yoktu. Tam yeniden uykuya dalacaktım ki, yatağın diğer kısmının boş olduğunu farkettim.

Karım yatakta değildi.

Onu göremeyince, endişelenir gibi oldum. Ama gelip geçici bir duyguydu bu. Tuvalete kalkmış ya da uykusu kaçmış olabilirdi. Yorganı üstüme çekip yeniden uyumaya karar vermiştim ki, içimden bir şey beni yeniden dürttü. O andan sonra uykum kaçmıştı artık. Yorganı itip yataktan kalktım. Odanın kapısına gelince, banyoya doğru karıma seslendim. Cevap veren olmadı. Mutfağın da ışığı yanmıyordu. Salona gidip lambayı açtım. Balkona , tuvalete, diğer odalara baktım. Hayır, karım hiçbirinde değildi. Evde benden başka kimse yoktu.

Olur şey değildi, karım bana haber vermeden nereye gidebilirdi ki? Ne yapacağımı düşündüm. Bu saatte sağa sola telefon ederek kendimi küçük düşürecek sorulara cevap vermekle uğraşamazdım. Polise telefon etmek aklıma geldiği halde sırf bu yüzden vaz geçtim. Mutfağa gittim. Büyük bir bardağa buzdolabındaki soğuk sudan doldurup taburelerden birine oturdum. Viski içer gibi ağır ağır yudumlamaya başladım. Tam bardağı yarılamıştım ki, kapıdan bir tıkırtı sesi geldi. Karım geri dönmüştü.

Mükemmel HikayelerWhere stories live. Discover now