47. Bölüm: Havuzdaki Kanın İntikamı

En başından başla
                                    

"Anne..." Sarp, gözyaşları içerisinde annesine elini uzattığında Umay , bir çığlık daha kopardı. "Bırakamam ben onu burada!" dedi ve arkasını dönüp Ali'ye baktı. Başını hızlı hızlı sallayarak konuşmaya başladı : "Ali...Hadi kızsana ona! Bunun içerisinde nefes alamaz! Niye girdin desene!"

Ali "Anne, yapma" dese de Umay anlamıyor daha çok bağırıyordu. "Gidemez gidemez!" dedi ve tabuta daha çok sarıldı.

Kızı yeşil yapraklarını dökmüş, üzerine örtmüştü. Onun mevsimi geçmişti.

...

Dua okunmuştu. Demir erkekleri ve Kartal ağlaya ağlaya üzerine toprak attılar. Kartal dayanamamış kendini bir ağacın gövdesine yaslayıp aşağı kaymıştı.

Sarp , Kartal'ın yanına gitmiş ellerini tutmuştu: "Bak..." dedi kendi de acı çekerken. "Biz şimdi onu ektik, gözyaşlarımızla suladık...Gömmedik"

"Sarp...Böyle konuşacaksan siktir git" demişti Kartal burnunu çekerek. Kimsenin moral konuşmalarını dinleyecek vaziyette değildi. Tıpkı kimsenin moral konuşması yapacak vaziyette olmadığı gibi.

"O bize çiçek olarak dönecek...Bundan eminim" dedi Sarp gözyaşlarını sildiğinde.

"Dönecek mi?"

Sarp gülümsedi.

"Dönecek"

...

LÂL DEMİR

Bazı anlar ve sözler vardı. Unutulmaması gereken.
Ben çoğu şeyi unutmuştum fakat karşımdaki adamın bana şefkatle bakan gözleri beni buradan alıyor başka bir yere götürüyordu sanki.

Ve bu duygu çok tanıdıktı. Ben bir hafıza kaybı yaşamıştım. Birinin zihni suratınızdan silinirdi fakat hissettirdiği duygular silinmezdi. Çünkü duygular kalpteydi.

"Ben..." dedim sesimdeki titremeyi engelleyemeden.
Karşımdaki yaşını almış adam bana , benim bile anlamlandıramadığım duygular ile bakarken diyebileceğim tek şey buydu.

Sanırım artık gitmemiz gerekiyordu fakat gitmeden önce yapmam gereken bir şey vardı.

Beni sırf birine benzetti ve bunda ısrarcı kaldı diye kimseye bağırma hakkım yoktu. "Ben...Özür dilerim" dedim Can'ın kavga ettiği çocuğa.

"Ne diyorsun sen?" dedi yüzünü bana yaklaştırarak.

Derin bir nefes aldım. Naif bir sesle "Sana bağırmamam gerekirdi. Özür dilerim...Birkaç şey üst üste gelince ben de sana patladım kusura bakma" dedim mavi gözlerimi onun mavilerine kilitlerken.

Çok benziyorduk. Fazlasıyla.

"Lâl...Saçmalama güzelim" dedi ve bana yaklaştı fakat geri adım attım. "Lâl'i tanımıyorum...Kusura bakmayın" dedim hem ona hem de yerin de put kesilmiş adama bakıp.

Adam yeşil gözlerini sonuna kadar açtı ve dudaklarından tek bir cümle döküldü: "Hatırlamıyor musun?"

Can , benim yerime cevap verdi: "İki sene önce kaza geçirmiş, hatırlamıyor hiçbir şey"

"Kaza mı? Ne sikim dönüyor lan burada ?!" çocuk birden bağırmaya başladığında irkildim. Ettiği küfür karşısında ise yüzümü buruşturdum. "Ne kazası ?! Aklım almıyor! Baba! Ben onun ne yaşadığını kaç kere dinledim! Kaç kere acıdı içim!" dedi isyan eder gibi.

Zihnimde çanlar aniden çaldığında çocuğa döndüm. "Ne yaşadım ben? Hiçbir şey bilmiyorum"dedim kendime olan öfkemle. Keşke hatırlamak için uğraşsaydım. Belki böyle olmazdı.

LALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin