2 - Kurallar ve liste

970 81 59
                                    

Ara sınavlar yaklaşırken, Seungmin'in daireden uzak durmak için bahaneler üretmesi zor değildi. Bir grup çalışması oturumunun her önerisine atladı, profesörünün çalışma saatlerinin her birinden yararlandı, pratik olarak ‎‎kütüp‎haneye taşındı.

Kendisine Hyunjin'i özlemediğini söylüyordu... Ama özlediğini biliyordu.

‎Pazar günü, ara sınavlar başlamadan önceki gece, Seungmin; Felix ve Minho'yu kütüphanede geç saatlere kadar tutmak için aklına gelen her bahaneyi kullandı ancak bunun bir faydası olmamıştı. Minho üzerinde çalıştığı makaleyi bitirdi ve sabahki dersinden önce uyumak için doğrudan eve gitmesini içermeyen hiçbir şeyi düşünmedi. Felix zaten son birkaç gündür çok şeye ‎katlanmıştı. Muhtemelen bu noktada kendi çocuk psikopatoloji ders kitaplarını yazabilirlerdi ve araştırma önerisi projesi için grup bile değillerdi. Felix'in bile sadece sınırlı miktarda sabrı vardı sonuçta.

Artık yapacak işleri tükenmişti. Her ders için notlarını en az bir kez yeniden yazdı ve yeniden düzenledi.

‎Kütüphane sınavlardan önce her zaman olduğu gibi erken kapandığında dışarı çıkan hoşnutsuz öğrencilerin kalabalığına katılmak zorunda kalana kadar aylak aylak dolaştı.

Sonuç olarak, eve gitti.

Hyunjin ve o genel olarak hiçbir uygulamadan veya aramalardan bile konuşma fırsatı bulamadı.

Ne beklemesi gerektiğini bilmiyordu. Hyunjin'in gözlerinin içine bakıp nasıl davranması gerektiğini de.

‎Daire sessizdi ve neredeyse Hyunjin'in bir kez olsun erken yattığını düşünmüştü. Ta ki kapısı açılana kadar.‎

‎Seungmin ne bekleyeceğini bilmiyordu ama Hyunjin'in kollarını Seungmin'in etrafına sarması, onu vücuduna çekmesi ve yüzünü omzuna gömmesiyle kesinlikle hazırlıksız yakalandı. Tereddüt yoktu.

"Seni özledim."

"Ben de seni özledim."

Seungmin kollarını Hyunjin'in omzuna sardı ve günler sonra ilk kez belki de iyi olabileceklerini düşündü.‎

-

Seungmin'in Hyunjin'le ilgili saygı duyduğu bir şey varsa o da baskı altında bir şeyler yapma konusundaki sarsılmaz yeteneğiydi. Yine de ara sınavların ona ne zaman çarpacağını merak ediyordu ve görkemli sınav döneminin ilk sabahı onu mutfak masasında kağıtlara gömülü şekilde buldu.

Kulaklıklarını takmış, kafasını açtığı bir playlist eşliğinde sallıyordu ve elleri arasında eskimiş bir kütüphane kitabı vardı. Bitkin görünüyordu. Seungmin çantasını sessizce yere koyup bir an için onu izledi, tüm... durum aklına geri geldi, her zaman olduğu gibi.‎

Hyunjin bazen... çok fazla olabilirdi. Duygusal olarak, bazen gerçek bir enkaz olabilirdi. Bunda daha iyiye gidiyordu gerçi ama Seungmin onu en kötü ‎‎zamanlarında görmüştü. Yapışkan olduğu ve basitçe üzülebildiği anlarda... ve gördüğü en güzel insan da olabiliyordu.

Ama aynı zamanda o Hyunjin'di. Tatlı, son derece sadık, empatik, şefkatli Hyunjin. En iyi arkadaşı. Onu gerçekten çok seviyordu. Hyunjin'in yanında rahattı ve Seungmin hayatındaki çok az insan ile bu şekildeydi. Hyunjin'e güveniyordu. Onu kendinden daha iyi anlıyor ve Hyunjin de onu ‎‎anlıyor‎‎du. ‎‎ Biriyle ‎böyle bir şey yapsaydı, o kişi Hyunjin olurdu...‎

Endişeleri vardı. Aklının arkasında oyalanıyorlardı bu endişeler. Tüm bunların korkunç bir şekilde gideceğine, asla eskisi gibi olmayacağına, aralarında onarılamaz bir şeyin değişeceğine, Hyunjin'in istediği şeye ‎‎yetemeyeceğine ‎‎ dair endişeler...‎

enlighten me, hyunminWhere stories live. Discover now