Onun sınavları benim derslerim derken bir türlü baş başa uzun vakit geçirememiştik son günlerde. İki gündür ise sadece telefondan konuşabilmiştik. O, her ne kadar bu küçük araların birbirimizi özlememiz için iyi olduğunu söylese de bana göre gereksizdi. Ben, bütün gün yanımda olsun istiyordum. Tüm gün onu öpmeyim, sarılayım, sevgi sözcüklerine boğayım... Sevilmeye değer ne varsa onda toplanmıştı. O sevilmeyi ve sevildiğini bilmeyi çok hak ediyordu.

Bir kolunu omzumun üzerinden boynuma dolayıp bana sarılırken kafasını da boynuma daha çok yaklaştırdı. Gözlerimi yavaşça kapattım. Bir nefes aldıktan sonra boynuma küçük bir öpücük bıraktı. "Ben de çok özledim." dedi kısık sesle, tekrar boynumu öperken. Sonra da burnunun ucunu tenime sürttü.

Sadece ikimizin duyabileceği bir sesle "Uslu dur." diye fısıldadım sertçe yutkunurken. Ufak dokunuşlarının bile beni bu kadar kolay etkileyebiliyor olması hiç adil değildi. Sanki beni duymamış gibi bir kez daha dudaklarını boynuma değdirdi. "Durmazsam..?" diye sorduğunda bir cevap vermek yerine sadece sertçe yuktunarak nefesimi sesli bir şekilde dışarıya verdim.

İzleniyormuş hissiyle gözlerimi açıp öndeki ikiliye çevirdiğimde ise dikiz aynasından bize bakan Doğukan'ı gördüm. Kaşlarını havaya kaldırıp gülümseyerek bana kendince bir imada bulundu. Naz da, benim gibi, dikiz aynasında baktığında bize bakan Doğukan'ı fark etti ve boğazını temizleyip oturduğu yerde toparlandı. Doğukan'ı takmayıp kafamı Naz'a doğru çevirdim.

Kafasını önüne eğmişti. Şu anda kendine sövüp içten içe kendini yiyip bitirdiğine neredeyse emindim ve bu durumu engelleyebilmek için ne yazık ki elimden bir şey gelmiyordu. Çantasının fermuarı ile uğraşmaya başladığında elimde olmadan kıkırdadım. Hem bu kadar cesur hem de utangaç olmayı nasıl başarabiliyordu bilmiyorum ama bu hali gözüme fazlasıyla çekici geliyordu.

Güldüğümü fark ettiğinde kafasını hızlıca bana çevirdi. Kendimi tutamadan yanağına doğru uzanıp öptüm ve geri çekilirken avucumun içiyle kafasından bastırıp omzuma yaslanmasını sağladım. Ses çıkartmadan tekrardan omzuma yaslanıp bacağımın üstünde duran elimi tuttu. Parmaklarımızı birbirine geçirirken baş parmağını da tenimin üstünde ileri geri oynatmaya başladı. Geri kalan yolu daha sakin şekilde geçirdik.

Arabayı ara sokakların birine park ettikten sonra teker teker arabadan indik. Doğukan arabayı kilitledi ve ellerini birbirine sürtüp yüzünü Miray'a döndü. "Evet aşkım artık sendeyiz. Neredeymiş bakalım senin şu sergi?" diye sabırsızca sordu.

"Şurası işte." dedi Miray parmağıyla bir yeri gösterirken. Doğukan kolunu onun omzunun üzerine yerleştirip yürümeye başladı. Naz sokakta göz gezdirdikten sonra kafasını çevirip benimle göz göze geldi. Elimi ona doğru uzatıp parmaklarımızı birbirine geçirdim ve onu çekiştirerek arkalarından yürümeye başladım.

İçeriye girdiğimizde bilet için uzun bir kuyruk olduğunu fark ettim. "Hepimiz sıraya girmeyelim. Siz bekleyin burada biz biletleri alıp gelelim." dedi Doğukan. Ben de onu onaylayıp arkasından yürüyecektim ki henüz bir adım bile atmamışken Miray bizi durdurdu.

"Biz Naz ile internetten almıştık zaten hepimizin giriş biletlerini. Hadi daha fazla oyalanmadan içeriye girelim." dedi. Naz da onun gibi yüzünde bir zafer gülümsemesiyle bana bakıyordu. Doğukan'a bir bakış attıktan sonra hafifçe kafamı yukarı aşağıya sallayıp serginin girişini işaret ettim.

"Hadi girelim o zaman."

...

Bir süredir Doğukan ve beni arkada bırakıp birkaç adım önümüzden yürüyen Miray ve Naz'a baktım. İkisi de yüzünde kocaman bir gülümsemeyle etrafı inceliyor, bazen de birbirlerine duvarda asılı olan tabloları gösteriyorlardı. Biz de arkalarında sessizce yürüyorduk.

PSİKOLOG BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin