Kavuşmak

83 8 0
                                    

Sırt çantasıyla birlikte bitkin ruhu da ona eşlik ediyor ve ayaklarını sürüye sürüye ilerliyordu parmaklıkları anımsatan büyük kapıya doğru. İç çekişleri yüreğini yakıyor, ifadesiz kalmak için ısrar eden yüzünü burukça gülümsetiyordu.

Güçlü kalmaya çalışıyordu tüm yaşadıklarına, hissettiklerine rağmen. Yapmaya çalıştığı şey hep bu olmuştu zaten ama sabrı artık fazlasıyla tükenmişti...

Yine düşmüştü işte yüzü; içten olmasa bile en azından burukça gülümseyen yüzü, yerini ifadesizliğe bırakmıştı. Yine anlamsız geliyordu yaptığı, duyduğu, gördüğü her şey; yaşadığı her gün, çalıştığı her sınav, uğruna çabaladığı hedefler...

Parmaklıkların hemen ardına geldiğinde durdu, kafasını kaldırdı ve gri bulutlarla kaplı gökyüzüne baktı, gözlerini kapadı, dinledi doğayı; sessizliği, gürültüleri, haykırışları... Keşke her anım bu kadar huzurlu olabilse, diye düşündü hafifçe gülümserken, zaman dursaydı keşke şu an.

Omzuna gelen bir darbe ile bozuldu bu büyülü an. Hiçbir şeyi umursamayarak kahkahalar atan üçlü arkadaş grubu yanından geçmiş ve çarpıp gitmişlerdi. Sinirlenmişti ama -artık alıştığından olsa gerek- bu siniri çabuk geçmişti, umursamadı ve olduğu yerden sola dönerek yoluna devam etti. Etrafına bakınıyor, yüzünde küçük bir tebessümle ilerliyordu ufka doğru dümdüz uzanan, iki tarafı da park edilmiş arabalarla dolu bu yolda.

Düşünüyordu...

3 hafta önce fark etmişti bunu... Hiç kimse, gerçekten hiç kimse "Nasılsın?" diye sormuyordu. Hayır, soruyorlardı ama istediği kişiler değildi onlar, yanında asıl olmasını istediği kişiler değillerdi. "Ailem..." dedi, hayal kırıklığı, tiksinti ve alay hakimdi ses tonuna. Aile demeye bile utanıyordu onlara. Aile, böyle olmamalıydı. Aile...

Derin bir iç çekti dudaklarını birbirine bastırarak. Bu durum onun için oldukça kalp kırıcıydı.

Gökyüzünde olan bakışlarını tekrar önüne yöneltti ve yolun karşısında bir arkadaş grubu gördü: kendi aralarında şakalar yapıp gülüyor, eğleniyorlardı. Gözleri dolarak izledi onları, kendi arkadaşlarını hatırladı. Hepsi uzaktaydı. Neden en çok ihtiyacı olan insanlar hep uzaktaydı, neden mesafeler her zaman araya bir sis bulutu gibi girmek zorundaydı? Neden en azından bir kişi yanında değildi? Tüm bunlar onu o kadar zorluyordu ki, her şeye sabretmek, içe atıp durmak insanı o kadar boğuyordu ki...

***

Sarı sarı parlayan, ayaklarının altında sıkışıp duran kumlar girdi görüş açısına. Nerede olduğunu idrak edemedi başta, eve gitmiyor muydu? Sonra kayalara çarpan dalgaların sesiyle farkına vardı, kumsaldaydı... Gülümsedi gözlerini kapatıp ve içine çekti vücuduna ısrarla çarpan tatlı esintiyi. Okuldan çıktığından beri sırtında olan, adeta ona işkence eden çantasını çıkardı, kenara koydu ve kumlara attı bedenini. Uzandı güneşin ısıttığı sıcacık kumlara.

Okuldan çıktığında gökyüzünde toplanan, belki de aralarında gerginlik olan gri bulutlar şimdi dağılmış yerini huzur verici maviliğe bırakmıştı.

Çok geçmeden doğruldu ve oturdu yattığı yerde. Gitmişti huzuru, aklına yeniden gelmişti... Düşünmekten nefret ediyordu, düşünmek istemiyordu, düşünmek bir... bir hastalık gibi geliyordu ama buna engel olamıyordu...

*

O günden sonra ailesine olan tavrı olduğundan farklı bir hal almıştı...

Odasında oturuyordu her zamanki gibi, masaüstü bilgisayarında birtakım şeylerle uğraşıyordu. Bugün nedensizce mutlu hissediyordu, kim bilir niyeydi? Normalde bu kadar mutlu değildi ve son zamanlarda oldukça depresif hissediyordu, değil mi? Kötü bir şey olmasaydı iyiydi...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Denize SarılmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin