Duvarın dibindeki tezgahın önünde bulunan sandalyelerden boş olan birine oturdum. Sanki bu anı bekliyormuş gibi tezgahın arkasında bulunan genç bir çocuk bana eğildi. "Ne içersin?"

"Su," dedim, sakince. Yutkunurken canım yanıyordu.

Cevabımın ardından bakışları bedenimi süzdü. Perişan halim onu memnun etmemiş gibi kaşlarını çattı. Büyük ihtimal burada ne aradığımı düşünüyordu. "Su," dedim, tekrardan. Bu kez biraz daha bağırmıştım.

Başına bela almak istemiyorcasına omuzlarını silkti. Raflardan birinden aldığı cam şişeyi açarak bardağa doldurdu ve önüme uzattı. Suyu yudumlarken bakışlarım sürekli etrafımdaydı. Çeşit çeşit insan vardı, bir kez gördüğümü bir daha göremiyordum. Burada oturarak, aradığım her kimse, onu bulamayacaktım. "Tuvalet ne tarafta?" diye sordum, tezgahtaki çocuğa. Başıyla sağdaki koridoru işaret ettiğinde hızlıca kalkarak o tarafa yöneldim. Ciğerlerime dolan duman beni rahatsız etmeye başlamıştı, yüzümü yıkarsam biraz olsun kendime gelebilirdim.

Girdiğim koridor az önceki ortamın aksine sessizdi, fakat yine de hâlâ renkliydi. Neon ışıklar yürüdüğüm koridoru aydınlatırken, önlerinden geçtiğim onlarca kapı vardı. WC yazısını arayan gözlerim, istediğine ulaşamıyordu. Dumandan uzaklaştığım için olsa gerek vücudum biraz daha dinç hissediyordu.

Koridorun sonunda aşağı doğru uzanan bir merdiven vardı. İnip inmemekte kararsız kalsam da içimden bir his inmemi söylüyordu. Adımlarımı oraya yönlendirdim. Sakin fakat hızlı adımlarla merdivenleri indiğimde tamamen beyaz bir alan karşıladı beni. Sessizdi, renksizdi. Sanki buraya ait değil gibiydi. Tam karşıda bir kapı vardı, buradaki tek kapıydı. Adımlarım kapıya doğru ilerlerken hızlanan kalp atışlarımı sanki herkes duyacak gibi geriliyordum. Kapıya yaklaştıkça bir adamın konuşması duyuluyordu. Hararetle söylediği cümleler kapının hemen yanına geldiğimde çok daha netti.

"Evet, evet. Her şey yolunda gidiyor." dedi, arkası dönük bir adam. Uzun boyu ve yapılı gövdesi önünde her ne varsa onu kapatıyordu. Sanırım birisi vardı karşısında. "Yarın gece alışveriş sorunsuz bir şekilde gerçekleşecek."

"Para hazır değil mi? Herhangi bir aksilik istemiyorum." Konuşan başka biriydi. "Geçen seferki gibi olursa,"

"Olmayacak!" diye lafını kesti, ayakta duran adam.

"O çocuklar yarın gece benim elimde olacak. Gemiyi kontrol etmeyi unutmayın."

O çocuklar.

Aradığım adam bu muydu?

Para karşılığında çocuk ticareti yapan bir adam.

Bir suçlu.

Kardeşim de o çocukların içinde miydi? Aldığım nefesler göğüs kafesimi zorlarken içeri girmemek için kendimi zor tutuyordum.

Ayakta duran adam tekrar konuştu. "Marina hazır bekletiliyor. Sen de ora-"

"Bekle." dedi, diğeri. Kısa süreli bir sessizliğin ardından, "Kimsin?" diye sordu. Telefonla mı konuşuyordu? "Göster kendini!" Yüksek sesi tüm odaya yayılırken, fark edilmiş olma ihtimalim bedenimi karıncalandırıyordu. Bir iki adım geriledim.

Gitmeliydim.

Ömer?

Gitmedim.

Aksine yarı açık kapıyı tamamen açtım.

İçeri girdim.

Ayakta duran, iri yapılı adamla göz göze geldim. Koyu gözleri şaşkınlıkla açılırken üzerime doğru bir adım attı. "Cihan!" dedi, arkadaki. "Çekil. Kimmiş bu yer faresi, öğrenelim." Adının Cihan olduğunu öğrendiğim, iri adam itiraz etmeden yana doğru iki adım attı.

Bakış açıma o girdi. Ahşap masada oturan, genç bir adam. Genç ve suçlu bir adam. Belki de kardeşimi elinde tutan bir adam.

"Ne arıyorsun burada," diye sordu, bakışları üzerimde gezinirken. "Kimsin?"

"Kardeşimi!" dedim, keskin bir şekilde. İçimi yiyip bitiren korku ve endişe sesime yansımamıştı. "Ömer Çelik nerede?"

"Ne diyor lan bu?" dedi, Cihan. Savruk bir şekilde tekrar üzerime doğru gelirken o an tek dikkat ettiğim ceketinin altında parlayan metal bir kabzeydı. Ne zaman karar verdiğimi bile hatırlamıyorum. Kolumdan tutacağı esnada ondan önce davranarak belindeki silaha uzandım. Parmaklarımın arasına yerleşen soğuk metalin ucunu önce Cihan'a ardından ona çevirdim.

Ben ne yapıyordum?

"Kardeşim," dedim, tekrardan. Silahın emniyetini baş parmağımla zorlukla açtım. Titreyen ellerimin arasındaki silah direkt olarak bana bakan iki adam arasında gidip geliyordu. Bir şeyler diyorlardı ama duymuyordum, duymak istemiyordum. "Onu bulmak için buradayım." Silahın namlusunu oturan adama çevirdim. "Kardeşimi kurtarmak istiyorsam seni bulmamı söylediler. Şimdi söyle bana," Tane tane konuşmaya çalışıyordum fakat sesim de aynı ellerim gibi titriyordu. "Kardeşim Ömer nerede?"








You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 22, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Saklambaç: SOBEWhere stories live. Discover now