En fevri şekilde beni belimden tutarak kendisine çevirdi. Turuncu saçlarının diplerine tırnaklarımı geçirmek, o kıvrımlı saç tellerini parmaklarıma dolayıp çekiştirmek istiyordum. İşin kötüsü bu, istediklerim arasında en masum olanıydı.

Gözlerinden hoyrat bir kıvılcım geçti. Bu bakışı önceki görüntülerden hatırlıyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladığında gözlerimi kapatmaya hazırdım. Beklediğimin aksine ılık nefesini dudaklarıma üfledikten sonra artık karşımda durmuyordu. Yok olmuş, sanki havaya karışmıştı. Hiç var olmamış gibi...

Panikle kendi etrafımda döndüm. ''Müphem?'' Tüm odayı çatık kaşlarla taradım fakat artık burada olmadığı kesindi. Az kalsın yaşananların hepsinin hayal ürünüm olduğundan şüphe edecektim ki ufak bir esinti ensemi okşadı. Şaşırtıcı bir bilinçle yeniden arkamda olduğunu biliyordum.

Dudağının bir köşesi şehvetle kıvrılmış, kirpiklerinin altından yönelttiği bakışlar talepkardı. Ona yaklaşırken ellerinde tuttuğu iki muma baktım. Yüzüne düşen gölgelerin hareketi her nasılsa onu daha ilahi gösteriyordu.

''Ne yapacaksın bunlarla?'' Parmaklarımı, pürüzsüz çenesine gitmesinler diye arkamda birbirine kenetlemem gerekmişti.

''Lütfen ellerini kaldır, güzel Alessia.'' Rica ediyor olmasının aksine sesi olduğundan daha karanlık, daha hilekar çıkmıştı. Önce ne yaptığını çözebilme umuduyla biraz yüzüne baktım. Ah yüceler! Ona ne kadar çok bakarsam onu az öncekinden daha çok istiyordum. ''İstemiyor musun?'' dedi. Daha çok ''korkuyor musun?'' der gibi sormuştu.

Dediğini yaparak ellerimi kaldırdım.

Erimiş mumun temine damlamasıyla tısladım. Acıdan dahi zevk duyuyor olmam durumun mahiyetini çok ileri taşıyordu. Topal şeytan! Mumları devrilmeye en müsait şekilde avucuma dikmeye başladı. En ufak hareketimde odayı ateş içinde bırakabilirdim.

''Ne yapıyo-''

''Şşşt'' Parmağını dudağıma bastırdıktan sonra dilime dokundu. Parmağını ısırmamak için tüm irademi kullanmam gerekmişti. ''Sen hiç tehlikeden kaçacak biri değilsin ya hani...'' Kendi silahımla vurulmak tedbirli kişiliğimin sesini kesiyordu.

Odanın ortasında etten bir şamdan gibi dikiliyordum. ''Ne yaparsam yapayım hareketsiz kalmak zorundasın, güzel Alessia.'' Evet, evet yoksa yanarız. Parmakları dudağımdan belime oradan da atletimin içine doğru yol izledi. Sarsılmış olmalıyım ki alevler titriyordu.

Eli tenimin tadını çıkararak aheste dokunuşlarla yukarı tırmandı. Bu sırada bakışlarımız bir saniye olsun gözlerimizden başka yöne dönmemişti. Sanki göz kapaklarımın zevkten titreşip kapandığını görmeyi bekler gibi bakıyordu. İçimde ki şeytanın tek kişilik koltuğunda zıplayıp sapkın kahkahalar attığını duydum. Dur biraz. Bunu yapan şimdiye kadar bastırılmış libidomda olabilirdi. İri elinin parmakları göğsümün altında ileri geri hareket ediyor, her an yuvarlaklığını kıskıvrak avucuna alıp sıkacak gibi beklentide bırakıyordu.

Mumları bırakıvermeye o kadar hazırdım ki...Tenine dokunmak istiyordum. Hatta şu an için bu en büyük rüyamdı.

''Ne yapıyorsun?'' dedim tekrar. Bu defa lafımı kesmedi.

''Dudaklarımı gezdirebileceğim yerler keşfediyorum.'' Muzip ama şaka olmadığı belli bir tonda söylemişti bunu. Göğsümün ucunu baş ve işaret parmağı arasında naifçe yuvarlamaya başladığında dizlerim titriyordu. Burnumdan nefes alıp vermeyi bırakmıştım. Boştaki eliyle atletimin askısını indirdi. Askının yerini hemen dudakları doldurdu. Ve bir saniye sonra her nasılsa atlet bir anda paramparça olup toz bezi gibi yeri boyladı. İçimden alaylı bir tüh geçti. Bir süreliğine çıplaklığımı neyle örteceğimi düşünmeyecektim. Göğüs ucumu biraz daha sert sıkıştırdığı aynı anda avucuma mum damladı. Dudaklarımdan koskoca bir 'Ah' çıkmasına mani olamamıştım.

FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor Where stories live. Discover now