2 - Küçük Bedenlerin Mutluluğu

9.8K 609 108
                                    

♫ üşürsen söyle hemen, içimin camları kapansın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

üşürsen söyle hemen, içimin camları kapansın.

🕊️

İnsanın kalbine dokunan birden fazla duygu vardı, herkese göre değişiklik gösterirdi. Bir kuşun kanat çırpması, bir denizin dalga sesi, belki de akşam gezintisi... Basitti ama iyi hissettirirdi. Bazıları için tüm bunlar yetersizdi.

Kalbi sönmüş, göz yaşları kurumuş insanlar için mutluluk kavramı denizdeki bir kum tanesi kadar görünmez, o kum tanesini bulmak kadar imkansızdı. Eğer pes etmişse mutluluk çok uzaktı.

Bu yurttaki kimsesiz çocuklar, pes etmek üzere olan çocuklardı. Bir çizgi vardı, hepsi bu çizginin üzerinde yürüyordu. Tek istedikleri sevilmekti. Birileriyle konuşmak, arkadaş olmak, aile olmak...

Benim görevim ise onların yürüdükleri çizgiyi kalınlaştırmaktı. O çizgiden sapmasınlar diye elimden geldiği kadar enini büyütmekti. Çocuklar da bir bireydi, onlara 'böyle yapacaksın' diyerek zorlama yapılmamalıydı. Yol gösterip kenara çekilmek en doğrusuydu.

Yerde bağdaş kurmuş, sırtımı duvara yaslamış bir durumdaydım. Bir dizime Narin, diğer dizime Güneş yatmıştı. Saçlarını yavaş hareketlerle okşuyordum ikisinin de.

Narin'in anne ve babası bu şehirde şehit olmuştu. Her gün ağladığını öğrendiğimden beri onunla olan konuşmalarımı arttırır olmuştum.

Güneş'in anne babası kayıplardaydı. Kızlarını bırakıp giden bu aileye en büyük ceza, olmayan vicdanlarıydı. Bu yurda çocuklarını umursamadan, isteyerek bırakmış her ailenin en büyük cezasıydı. Pis kalpleri, kirli düşünceleri...

Ama bu kızlar çok güçlüydü, kimseye boyun eğmeyeceklerdi. Aileleri hayatlarında bir problem olmayacaktı.

"Afra abla."

"Söyle bir tanem."

"Odalarımıza ne zaman çıkabiliriz?"

Narin, başını kaldırıp yüzüme bakarak sordu soruyu. Kahverengi saçlarını, avucunun içiyle geriye atıp merakla yüzümü inceledi. Bu sırada Güneş, parmaklarımdaki eklem yüzükleriyle oynuyordu.

"Odalarınız çok soğuk, bir süre burada kalmamız gerekiyor."

"Ama çok uykum var." dedi omuzlarını düşürerek. Tek kolumu açtığımda ne yaptığımı anlayıp kolumun altına girdi. Başını göğsüme yasladı.

"Uyuyabilirsin, buradayım ben."

Bunu dememi beklermiş gibi rahat bir pozisyon buldu kendine. Başımı geriye yasladım, diğer kızlara baktım.

Birbirlerine sarılmış, uyumak üzerelerdi. Isıtıcıların odayı ısıtması hepsini mayıştırmıştı.

Başımı sağa çevirip pencere kenarında duran Sema'yı izledim bir süre. Bahçede askerler vardı, bir şeyler oluyordu ancak bize söylenmiyordu. Beklemekten başka bir çaremiz yoktu.

YUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin