Giriş

5K 169 35
                                    

Bana kızacaksınız güncellere bölüm atmıyorsun da yeni hikaye yayınlıyorsun diye. Kızmayın vallahi billahi tillahi gelecek bölümler. Merak ettiğiniz, Instagram hesabımda bahsettiğim hikaye. Ne zaman gelecek bilmiyorum ama şimdilik giriş bölümünü yayınlamak istedim 😌 Yorumlarınızı heyecanla bekliyorummm

VIOLETTA

"Violetta, şurada oturan adam... Sabahtan beri sana bakıyor. Gözlerini ayıramadı senden." Masayı toplamaya daldığım gibi kulağım dibinde konuşan arkadaşımın sesiyle başımı kaldırdım.

Başımı kaldırmamla onun keskin çakır gözleriyle buluşmam bir olmuştu. Boğazımda bir mayın tarlasıydı gözleri, her attığı bakış içimi patlatıyordu. Elimdeki tabaklar düşecek gibi olduğunda Ari hemen yardımıma koştu.

Ari, en yakın ve tek arkadaşım.

Bu koca dünyada beni yalnız bırakmayan tek insan o.

Ailem bile beni ölüme terk etmişken o da beni yalnızlığa sürüklemişken elimi bırakmayan tek dostumdu. Onunla her şeyimi paylaşırdım, kanımı canımı bilirdi ama tek bir sırrımı bilmezdi. Birini bile söylersen o sır olmazmış derler. Ben de bu yüzden içimde yaşatıyorum onu.

Onu.

Santo.

Benim yüreğimin sahibi.

Ama yaralayan sahibi.

Yutkunarak başımı çevirirken tepsiyi Ari'nin elinden aldım. "İlgilenmiyorum." Masayı topladıktan sonra beraber mutfağa geçerken Ari de peşimden gelmişti. "Ne oldu birden? Anlamadım?"

"Bir şey olduğu yok," dedim tabakları bulaşıkçıya verirken. Seri İtalyancamla konuşmaya devam ettim ama ona bakmıyordum. "Sen söyledin ben de ilgilenmiyorum dedim." Ari şüpheci bakışlarıyla kalçasını tezgaha yaslarken kollarını göğsünde topladı. "Kör olduğunu biliyordum da bu kadarını beklemiyordum. Kızım adam tam bir Zeus. Yunan tanrılarından daha yunan tanrısı!"

"İlgilenmiyorum dedim Ari!"

"Ama o seninle ilgileniyor!" Bir süre duraksadı. "Peşinde olan adamlar, birdenbire modaevinden aldığın teklif hatta okulundan gelen kabul. Bu işte bir parmağı var mıdır acaba?" Tabak elimde kalırken bezi sıktım avucumun içinde. Gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir miydi?

Yokluğu bile hayatıma çomak sokmaya devam etmişti öyle mi?

Dişlerimi sıktım. Ağzımı açmış cevap verecekken, mutfak kapısı açıldı. Brando'ydu gelen. Direkt beni buldu gözleri. "Violetta, 7 numaralı masa seni istiyor. Özellikle." dediğinde 7 sayısından artık nefret ediyordum.

Sırf o var diye.

Ari imâyla bana dönerken sırıttı. "Al gördün mü?"
Onun aksine ben oldukça surat asarken elimdeki beze ellerimi sildim ve hışımla tezgaha atarak üzerimdeki garson elbisesini düzelttim. Buraya bile alınmamın nedeni oysa direkt istifa edecektim.

Ah.

Aptallık bende.

Tabii ki oydu!

Mutfaktan çıkıp ona doğru adımlarken köşedeki büyük yuvarlak masada oturduğunu gördüm. Purosunu tüttürüyordu. Sigara içmezdi sadece ona özel yapılan puroyu getirttirirdi Meksika'dan. Eh Sicilya kartelin başındaki adamlardan pardon adam mı dedim? Kartelin kralı olunca böyle oluyordu.

Tüm dünya sana hükmediyordu.

Yutkunsam boğazımdaki acı kalbimdeki sıkışma geçer sandım ama geçmedi. Ellerimdeki terleme devam ediyor üzerime sürsem bile azalmıyordu. Turuncuya çalan kızıl saçlarımı geriye atarken yarım toplamama rağmen saçlarımın yanlardan firar ettiğini o an fark ettim. Elimle yüzümü yelpazelemek istedim.

Terlemiştim.

Masaya geldiğimde direkt garson formasının cebindeki not kağıdını çıkarıp önüne koydum. Asla gözlerimi gözlerine değdirmiyordum. "Hesabınız."

Yayvan bir şekilde oturmaya devam etti. Purosu diğer elinde tüterken dumanı bana gelmesin diye geride tutuyordu. Purosuna kaydı bakışlarım, ardından tuttuğu eline. Beyaz gömlek giymişti ilginç bir şekilde. Onunla beraberken siyahtan başka renk bilmediğini sanırdım. Daha da tuhaf olanı...

Kol düğmeleri vardı gömleğin.

S ve V.

Bakışlarımı hızla kaçırırken, ona yine bakmadan arkaya baktım. Duvardaki sigara içilemez uyarı tabelasıyla göz göze gelince istemsizce güldüm. Cezası da 60 bin Euro'ydu. Ah ah. Onlar Santo Gianni'yi biliyorlar mıydı acaba?

"Ben hesabımı istemedim." diye aniden konuştuğunda sesi midemin kaynamasına neden oldu.

"Neyi istediniz?" dedim hızla. Uzatmak da istemiyordum. Bu yüzden ona bakmıyordum hâlen.

"Seni istedim." Aslında bu doğruydu. Beni istemişti.

"Beni istediğinizi biliyorum," dedim lafı dolandırarak. Neyi kastettiğini çok iyi anlamıştım ama yine de bakmayacaktım işte. Kafedeki uğultu kulaklarıma dolarken dışarıda oturan bir grup gencin kahkaha seslerini duyabiliyordum. "Geldim, hesabınızı da getirdim."

Masaya doğru eğildiğini hissettim. "Ben sadece seni istedim," derken dili seni kelimesine vurgu yapmıştı. Parmaklarımı sıktım.

"Gözlerime bakmamakta ısrarcı mısın?"

"Hesabı ödeyecek misiniz artık?!" Onunla muhattap olmak istemediğimi biliyor inatla buraya gelip sevmediği halde hatta dokunmayıp içmediği halde çay kahve siparişi veriyordu. Bu durumdan sıkılmaya başlamıştım.

Geriye yaslandı. Purosunu hâlen uzakta tutuyordu. Eriyor, külü yere düşüyordu. "Öderiz. Acelesi yok." Gözlerimi devirip bakışlarımı dışarıya çeviriken birden yerinden kalktı ve bana yaklaşıp dibime girdiğini hissettiğimde hızla geri adımladım. "O güzel gözlerin bana kavuşuncaya dek, burada duracağım Viole."

ViolettaWhere stories live. Discover now