Ondan sonra da odanın en sol köşesindeki gümüş rengi direk çekmişti dikkatimi. Orada öylece duran, direk.

Direk mi?

"Hoseok bu ne?" Anlam veremeyerek sorduğumda baktığım direğe bakıp gülümsemişti. Direk dansında kullanılan direklerdendi, bana "Sıkılırsan sana direk dansı yaparım merak etme." derken ciddiydi sanırım?

"Direk? Dans ve egzersiz için kullanılandan."

O beni sakince cevaplayınca kendimden biraz utanmıştım. Garipsemem aptalcaydı, sonuçta bu da bir dans türüydü ama yine de şaşırmıştım.

"Direk dansı yapmak konusunda ciddi olduğunu düşünmemiştim." Deyip güldüğümde donup kalmıştı yüzüme bakarak. Artık alıştığım için sessizce kendine gelmesini bekledim birkaç saniye.

Parlayan gözleri ve sevgi dolu bakışları üzerimdeyken kendine gelmek için başını iki yana sallayıp konuştu. Ben her güldüğümde böyle bana bakarak donuyordu, sebebini anlamasam da sorgulamayı kesmiştim.

"Bilirsin, direk dansını striptiz ile aynı sandıkları için insanlar bu danstan hoşlanan kişileri fazlasıyla yargılıyor. Hâlbuki vücut için oldukça faydalı ve eğlenceli, diğer danslardan çok farkı olmamasına rağmen çok fazla cinselleştiriliyor."

Sesindeki ciddiyet bu durumdan rahatsız olduğunu belli ediyordu yüzündeki gülümsemeye rağmen. Onu tanımaya başlamıştım , önemsediği şeyler konusunda oldukça ciddileşebiliyordu.

Örneğin dans öğretirken ciddiydi, dansı çok fazla sevdiğini anlamak zor değildi.

Namjoon'un başına gelen o korkunç olay boyunca da bir kez, bir kerecik olsun gülümsememişti mesela. İlk defa onu öfkeli görmüştüm ve korkutucu olduğunu düşünmüştüm o zaman. O sinirli ve korkutucu halini gördüğümde bir anda tanıdığım neşeli, umursamaz ve yavşak Hoseok algısı yerle bir olmuştu.

Yanlış anlamayın, onun hakkındaki fikirlerim kötü anlamda değişmemişti. Tam aksine; onun aklı havada bir çocuk olmadığını, aslında pek çok şeyi umursayıp o şeylere derin hislerle bağlanan biri olduğunu anlamıştım. O gösterdiğinden çok daha fazlasıydı. Bu onu benim için çok daha güvenilir kılmış, hislerine olan inancımı arttırmıştı.

"Yunki'm daldın gittin direğe bakarken, denemek mi istiyorsun? Öğretirim istersen."

Az önce söylediğim her şeyi geri alıyorum. Ciddiyetsiz pezevenk.

"Saçmalama Hoseok."

Dudak büzse de uzatmadan konuyu değiştirmişti.

"Her neyse, bugün müzik açalım mı? Dansı az çok öğrendin hem fazla hata da yapmıyorsun artık."

Elimden tutup beni büyük odanın ortasına çekerken övgüsü ile istemsizce mutlu olmuştum. İyi olduğumu pek düşünmüyordum ama onun hoş yorumları moralimi fazlasıyla düzeltiyordu.

"Isınma hareketlerini yap, ben şarkıyı açayım." Başımla onaylarken o arkamdaki hoparlöre doğru ilerlemeye başlamıştı. Çok da yüksek sesli olmayan bir ritim kulağıma dolunca gülümsedim.

Isınma hareketlerine kollarımdan başlayıp devam ederken esnemek için parmak uçlarımı ayaklarıma doğru uzatmaya başladım. Bir türlü yetişemiyordum ya..

En sonunda olduğu kadar olmadığı kader diyerek ayak parmaklarıma ulaşma çalışmalarını kestim ve arkama döndüm. Hoseok yarım saattir ayarlayamamıştı şu sesi..

Hayır, hayır ayarlamıştı. Arkamı döner dönmez onu öylece durmuş ve beni ,daha doğrusu kalçalarımı, izlerken görmüştüm. Daha kötüsüyse, yanakları kızarmış gibi duruyordu. Ben eğilirken o kalçama mı bakıyordu yoksa?!

Lights, Camera, Action!Where stories live. Discover now