Bölüm 1: Çirkin Masal

639 345 337
                                    

22 Eylül 1963, Paris, Fransa



Aforoz edilmek. Diğer adıyla cezalandırılmak, sürgüne gönderilmek, kilise dışına çıkarılmak.

Aforozum gotik şapelli, üçgen çatılı, taştan yapılma, metruk Katolik kilisesinde; şaşkın suratlı, çatık kaşlı insanların acınası bakışları altında ruhban sınıfına mensup siyahlara bürünmüş kibirli papa tarafından gerçekleşmeyecekti. Kutsal aforozum; gizli mabedimde, yana yana eriyen mumların cılız alevleri altında, limon küfü elbisesi içinde en az benim kadar hüzünlü görünen Margaret'ın boynumdan hiç çıkarmadığım kolyemi almasıyla başlayıp sona erecekti.

Bunak kahinin uğursuz kehanetine göre her şey şafak sökülür sökülmez tezahür edecek böylece iki kişilik sembolik aforozum kimse görmeden tamamlanacaktı. Hiç şüphesiz asıl aforozum anne ve babama aitti. Onlara yazdığım mektubu okuduktan sonra babam küplere binerek her pazar, birlikte sayısız ayine katıldığımız Saint-Étienne-du-Mont Katolik kilisesinin en yetkili kişisiyle iletişime geçip ucube aforozumu düzenleyecekti. Zavallı annemse onu uğrattığım hüsranı odasına kapanıp kuş tüyü yatağında elinde mendiliyle yanaklarını ıslatan gözyaşlarını kurulayarak atlatmaya çalışacaktı. Annem muhtemelen babam dışında kimseyle görüşmeyecekti. Ne akrabalarımızla ne de soylu aile dostlarımızla. Hakkımda çıkan dedikodulara olabildiğince kulaklarını tıkamayı tercih edecekti. Nihayetinde daha öncesinde Orta Çağ cadı avlarına, kiliseye karşı gelenleri yakma sahnelerine, çılgın kanlı din savaşlarına ortaklık etmiş Saint-Étienne-du-Mont Katolik kilisesinin armonik çanları, tapınağın cilalı sıralarına konuşlanacak aforoz seyircisi vahşi taşra halkını çağırarak benim diri anathemama ev sahipliği yapacaktı.

Kiliseye en son geçen pazar gitmiştim. Beyaz kemerlerin altında Hz. İsa heykelinin önüne şamdan mumu bırakmış, Paris'in koruyucu azizi olan St. Geneviève'in mezarında boynumdaki haç kolyeme dokunarak dua etmiştim.

Pekala tüm bunları ne için yapmıştım? Kalbimin duvarlarında durmaksızın yankılanan aşk için mi? Çok sevdiğim Paris topraklarından ayrılma sebebim hiç şüphesiz kalbimde vuku bulan aşktı. Annemle babama hissettiğim duyguyu anlatmaya çabaladıkça beni etrafı ateşle çevrili çemberin ortasına çekip sınırsızca sınırlarımı çizmişlerdi.

"Şafak sökülmek üzere." Margaret'ın fısıltısı, gizli mabedim olan odamı aydınlatmaya yetmeyen mumların yaydığı ışık kadar cansız, etkisizdi.

Oturduğum ahşap ayaklı sandalyede huzursuzca kıpırdandım. Margaret haklıydı. Şafağın sökülmesine ramak vardı. Gece boyunca şiddetini arttırarak yağan sağanak yağmur şimdi sadece belirli aralıklarla belli belirsiz cama vuruyordu. Ne puslu gri bulutlar ne de duygu yüklü yağmur damlacıkları şafağın sökülmesine engel değildi. Er ya da geç şafak sökecekti. Sonuçta doğada her şey birbirini takip ederdi. Tıpkı Margaret ve ben gibi.

Koyu bir Katolik olarak yolun sonuna gelmiştim. Tam arkamda dikilen Margaret'ın korkuluğu anımsatıcı bedenindeki yüksek adrenalini hissedebiliyor, sabırsızca alıp verdiği sesli nefesleri duyabiliyordum. Yarı aydınlık yarı karanlık alacakaranlığa karşın aynadaki aksimi inceledim. Tam seçemesem de yuvarlak, iri gözlerimin çevresini örümcek ağı gibi saran kırmızı damarlar beş mil öteden duyulurcasına dört nala koşturan kalbim kadar belirgindi. Kemirgen isimsiz karmaşa, tatsız duygular, kaotik düşüncelerimle harmanlıydı. Yeni hayatım için heyecanlı mıydım? Peki talihsiz çanlar için üzgün müydüm? Yoksa tamamen korkmuş ve de çaresiz miydim?

Kurumuş dudaklarımı yalayıp el yordamıyla makyaj masamın üstünde yakılmayı bekleyen mumu ve kibriti buldum. Önce kibriti yaktım sonra da beyaz renkli mumu. Kibrit sönerken mumu iki yaz önce Marsilya'dan aldığım Hz. İsa heykelinin çaprazına koydum. Konuşmaktansa birbirimizin hareketlerini takip etmek çok daha kolaydı. Aslında bir sürü kelime vardı ancak her kelime boğazımıza takıldığından konuşmamızı engelliyordu. Margaret derince soludu. Farkındaydım benim bu yaptığımı içten içe onaylamıyordu ama yine de bana yardım ediyordu.

Eve DönüşUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum