Gecenin Misafiri |1

1.3K 14 1
                                    

28 Haziran /Cumartesi gecesi

Yorgunlukla bedenimi koltuğa bıraktım. Yayvan bir şekilde oturup soluk almaya çalışıyordum. Ellerimi boynumdaki düğmelere götürüp bir hışımla açtım. Yeniden nefes alıyormuş gibi soluk çekiverdim.

Günün en sevdiğim saatlerinden biride, sadece yanlız olduğum zamanlardı.

Bir süre tavanı izledim. Yorgunluğumu halen atamamıştım. 'Ne işte çalışıyorda yoruluyor bu çocuk ?' dediniz eminim.

Aslında bakarsanız garsondum. Okuldan sonra gittiğim bir yerdi. Ve 7/24 açıktı. Gece fazla gelen, giden oluyordu. Yorulmamak elde değil.

Koltuğa kök salmış bir şekilde otururken bir anda zil çaldı.

"Lan, bir kere huzur verin. Bir kere be. Çok bişey istemiyorum ki. "

Söylene söylene kapıya kadar yürüdüm. Gece'nin üçünde kimdi bu?
Kapının kulbunu indirip kendime çektim.
Karşımdaki ile afallasamda kendimi toparladım.

"Hayrola, bir şey mi oldu?" dedim karşımdaki adama.

"Bişey olmadı da betin benzin atmış lan, iyi misin? " dedi hafif sırıtarak. Ben ise bozuntuya vermeyip devam ettim.

"Yok ya, bir anda seni görünce şaşırdım. Ondandır. " dedim utanç içinde.

Halen kapıda olan Alaca "İçeriye almıyıcakmısın amcaoğlu? " dedi dalga geçer bir havayla.

Amcaoğlu diyince kalbimde acı hissediyordum. Amca çocuklarıydık. Aşık olduğum adam benim öpe öz amca oğlu, kuzenimdi.

Herşey film şeridi gibi geçerken bedenimi kenara alıp "Buyur amcaoğlu" diyip elim ile işaret yapmıştım.

Ayakkabılarını çıkarıp benden kalıplı ve uzun cüssesi ile içeriye adımladı. Bu adamın en sevdiğim şeylerinden biride kokusuydu. Yanımdan geçip salona ilerlerken bende arkasından kokusuna mest olarak salona geçtim.

O tekli koltuğa otururken, bense yanındaki üç'lü koltuğa geçmiştim.

"Birşey içer misin" dedim nezaketen. O ise geldiğinden beri elinde olan siyah poşeti hava kaldırıp "Gerek yok" dedi.

İçinde ne olduğunu bildiğim içki şişelerini tek tek çıkarıp masaya koyuverdi. "Ee amcaoğlu elimizle içecek halimiz yok ya kap iki bardak, bugün benden" dedi gülümseyerek.

Kafamı ufak ufak sallayıp ayaklandım. O ise televizyon kumandasını arıyordu.

Gerçekten çok odun, naziğin n'sini bilmeyen, keko, sinirli ve her şeyden haberim olsun ayağına yatan biriydi. Bildiğin mahalle abisiydi. Onun aksine ben zıttıydım. Her konuda ezilip büzülendim. O ise hep beni korur, kol kanat gererdi. Hoşuma giderdi. Her zaman yanımda olmuştu abilik görevini yaparak..

Tezgaha bedenimi verip parmak uçlarıma basmaya çalışmıştım. Ama alamamıştım her zamanki gibi. Oflayarak sandalyemi almak için arkamı dönücektim ki burnuma dolan o koku ile gözlerimi irice açtım.

"Su içmek için gelmiştim senide böyle görünce-" dedi ve kahkahaya boğuldu. Ben ise ifadesizce onu izliyordum.
Dışardan nasıl gözüküyorduk bilmiyorum ama bu görüntü kalbimi ağzıma getiriyordu.

Beni tezgah ve kendi bedeni'nin arasına sıkıştırmıştı.

Gülmeyi durdurup "Bebek gibisin oğlum" dedi. Ses tonu ciddi birazda garipser bir tonu vardı. Bu dediğine gülmemişti.

Tekrardan istifini bozmayıp kolunu havaya kaldırıp tezgâha uzandı.

Nefesimi tutuyordum. Anasını satayım, erkekliği erkekliğime değiyordu. Yüzüm şekilden şekle girerken önümde beyaz bir ışık gelivermişti. Ama o ışık mutfağın her yeri ay'dınlatan beyaz ışığıydı. Önümden çıkmıştı. Musluğu açıp aldığı bardağı dolduruyordu.

"Bulut, bakıyorumda iyice süzdün beni, hayırdır amcaoğlu" dedi elindeki bardağı koyarken.

"Bir şey yok ki " dedim. Omuz silkerek.

Anladım dercesine baş sallayıp. Yetişemediğim yerdeki bardaklarıda alıp "Hadi gel bücür" dedi içeriye girerken.

&&&&

Umarım beğenilir :)

AMCAOĞLU  GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin