18.Bölüm

2.6K 70 47
                                    

Merhaba. Bölüm hazırdı düzenlemeden direkt atayım dedim. Sınavlarım vardı, o yüzden geciktim. Halen var fakat yarısı bitti. Yine de atmak istedim, çünkü okuyucum azalıyor. Keyifli okumalar.💗

Canım yanmıyordu, herhangi bir yerimde bir acı hissetmiyordum. Sanırım ben vurulmamıştım, vurulan Demir'di ya da belki de birazdan hissedecektim o acıyı. Odada derin bir sessizlik hakim olmuştu. Saniyeler sonra boğazımda çok kötü bir acı hissettim. Arkamdaki bedenin yere düştüğünü kolunu boynumdan çektiği için anlamıştım ama kolunu çekmeden önce elindeki bıçağı boynuma bastırmış olmalıydı. Çünkü boğazım çok acıyordu.

Elimi boğazıma götürdüğümde kan geldiğini fark ettim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken gördüğüm son yüz Yiğit'in yüzü, duyduğum son ses ise Yiğit'in benim adımı birkaç kez tekrar etmesiydi...

•••

Gözlerimi araladığımda kendimi yine hastane odasında buldum. Bu kez buna hiç şaşırmamıştım çünkü artık alışmıştım. Bir ay boyunca kaos olmadan geçen hayatımın sonrasında Demir yeniden hayatıma girmiş, her zamanki gibi yapacağını yapmıştı.

Yanımda oturan Yiğit'in gözleri kapalıydı fakat uyumadığı, daha doğrusu uyuyamadığı her halinden belliydi. Kim bilir kaç gündür buradaydım, ya da kaç saattir...

"Yiğit..." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, kendim bile zor duymuştum. Yiğit aniden gözlerini açıp bana baktı. Yüzünde uyanmış olmamın verdiği sevinç vardı.

"Uyandın mı güzelim?" dedi saçlarımı okşarken. Bir şey söylemek yerine başımı aşağı yukarı salladım. Elleri saçlarıma doğru gitti, usulca okşadı, ardından dudaklarını saçlarımın arasına bastırıp bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

"D-demir..." dedim ilk olarak. Onun ismini duymasıyla yüzünde öfkeli bir ifade oluştu. "Ona ne oldu? Öldü mü? Bir de... O merminin nereden geldiğini biliyor musun?"

"Öldü." demesiyle öylece kaldım. Ne? Öldü mü?

"NE?"

"Ben öldürttüm, adamlarımdan birine. Bir yere gizlenmiş bir şekilde bir süre bizi izledi, Demir ortaya çıkıp senin boynuna bıçak dayayınca silahı ateşledi. Her ihtimale karşı ondan bir yere gizlenmesini ve gerekirse onu vurmasını istemiştim. Silahı çekip onu kendim öldürmeye kalksaydım senin boynuna o bıçağı batırma ihtimali vardı. Nereden geldiği belli olmayan bir mermi aniden omzuna saplanırsa elindeki bıçak da kendisi de yere düşer ve sana bir zarar gelmezdi. Yani öyle düşünmüştüm... Ama son anda olan oldu işte."

Demek yanıma gelirken Demir'in bana bir şey yapabileceği ihtimali de geçmişti aklından, yoksa adamını bir yere gizlemezdi.

Ne yani, Demir'den kurtulmuş muyduk şimdi?

"Anladım. Sen bana Demir'in senin elinde olduğunu söylemiştin, yoksa kaçtı mı?" Başını olumlu anlamda salladı.

"Kaçtı demeyelim de, kaçırdılar diyelim. Korhan şerefsizini de, onu da kaçırdılar! Neyse ki Hasan'ı kaçırmamışlar. Bunu bana düşman olan birinin yaptırdığına eminim! Onlarla ortak olarak bana saldırmayı planlıyor o kişi her kimse! Ama ben yapacağımı bilirim o şerefsizlere. Si-" Tam küfür edecekti ki, serumun bağlı olmadığı elimi kaldırıp dudaklarına götürdüm.

"Pardon." dedi hatasını anlayınca. Yavaş yavaş küfür etmemeyi de öğretecektim ona.

"Peki Korhan'ın nerede olduğunu biliyor musun?" Bilmediğini belli edercesine salladı başını. İşte bu kötüydü çünkü o adam Demir'den bile güçlüydü.

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin