Benim girmemle sessizleşen ortam beni iyice gererken kapıyı tamamen kapatıp odada hızlıca gözlerimi gezdirdim. Babam, Miraç abim ve Çağan dayım dışında herkes buradaydı. Alparslan abim gerginliğimi anlamış gibi gözlerini açıp kapadı. Her ne kadar sakin olmamı işaret eden bir hareket olsa da sanırım bir etkisi olmamıştı. Bakışlarımı Karan abim hariç herkeste gezdirdiğimde onun bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Aslan amcam bu sessizliğe son verip konuştuğunda ona döndüm. ''Otursana kızım, ayakta kaldın.'' Onu onaylayıp annemin yanındaki boş yere ilerlemek üzereyken Karan abimin konuşmasıyla adımlarımı durdurdum. Sırtım ona dönükken bakışlarım ellerimdeydi. ''Mila, neden yanıma gelmiyorsun?'' Sitemli bir çocuk gibi çıkardığı sesiyle gözlerim dolmuştu.

İçimdeki duygular o kadar yoğun ve karmaşıktı ki tüm bu olanları kaldıramadığımı hissettiğim anlardan bir tanesindeydim. Ellerimden çektiğim bakışlarım annemle buluştuğunda sanki beni okuyormuş gibi hissediyordum. Bu beni utandırırken abimi işaret etti.

Sanırım şu an, savunmasız ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyan küçük bir kız çocuğuydum.

Anlık gelen cesaret ve son birkaç gündür içimde büyüttüğüm duygularla arkamı döndüm. Yavaş yavaş bulanıklaşan gözlerimle ona doğru ilerlerken hala bakışlarımı yüzüne çıkarmamıştım. Yarasının yerini iyice gözlemledikten sonra bir saniye bile düşünmeden ona kocaman sarıldım. Düşünsem yapamayacağımı bildiğim şeyi yaparken elleriyle beni sıkıca sarıp başımı göğsüne yasladı.

''Şükürler olsun.'' Sanki hasta yatağında olan benmişim gibi şükür edip başımın üstünü art arda öptüğünde bu sürede bile onu ne kadar çok özlediğimi fark etmiştim. ''Niye gelmedin yanıma?'' Konuşurken titreyen sesi benim kopma anım olmuştu.

Gözyaşlarım giydiği hastane önlüğünü ıslatırken duraksadı. Bir elini sırtımdan indirip beni sakinleştirmek istercesine saçlarımda gezdirdiğinde başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ellerim keşif yapar gibi yüzünün her yanında gezerken çenemin titremesine aldırmadan konuştum. ''Korktum.'' Benim tek kelimem ona yeterken gözlerini kapayıp yanağını avucuma yasladı. ''Kurban olurum sana ben.''

Sol gözünden düşen yaşı baş parmağımla sildiğimde odayı terk eden adım seslerini işitiyordum. Sanırım yalnız kalmamız gerektiğine kanaat getirmiş olacaklar ki kısa bir süre sonra odada sadece bizim nefes seslerimiz duyuluyordu.

Birkaç gün önce kaybetmek üzere olduğum kişinin şu an karşımda olması, öyle tarifsiz bir duyguydu ki biz insanlar bir şeylerin değerini bu tarz durumlarda anlamaktan vazgeçmiyorduk.

''Abi.'' Sırf sesini duymak için ona seslendiğimde gözünü açmış özlem dolu bakışlarla bana bakıyordu. ''Bebeğim.'' Hiçbir şey söylemeden öylece onu izlerken yeniden başımı göğsüne yasladım. Kalbinin atış seslerini işitmek; dakikada tam seksen kez şükür etmem için bir sebepti.

Bir süre daha orada öylece başım göğsüne yaslı, onun elleri benim saçlarımı severken vakit öldürmüştük. Karan abimin yemeği geldiğinde yüzündeki memnuniyetsiz bakışlara aldırmadan elimdeki kaşığı çorbaya daldırdım. Çorbanın soğuması için kaşığa üfledim ve bakışlarımı yeniden yüzüne diktim. Bu sefer az öncenin aksine hevesle bana bakarken başımı iki yana sallayarak gülümsedim. Benim yanımda bir çocuğa dönmesine bayılıyor olabilirdim.

İkimizin de yüzünden eksik olmayan gülümsemeleriyle sakince yemeğini yemişti. Elimdeki tabldotu kenara koyarken bana seslenmesiyle ona döndüm. ''Mila, umuyorum ki buraya gelmeden önce bir şeyler yedin.'' Fazlasıyla ciddi ifadesiyle bakışlarımı ondan kaçırırken eliyle yatağının boş kısmına vurup oraya gelmemi işaret etti.

Ben KimimWhere stories live. Discover now