3

72 12 29
                                    

not: yok.
uyarı: yok.
kelime sayısı: 1563

☆☆☆

Perdemden içeri sızan güneş ışıklarını tenimde hissettiğimde yavaşça gözlerimi açtım. Komodinimin üstündeki telefonumu alıp saate baktım, alarmımdan 3 dakika erken uyanmıştım. Alarmım çalana kadar gözlerimi tavana dikip boş boş tavana bakıp ayılmaya çalıştım. Her ne kadar o 3 dakika, 3 saat gibi gelmiş olsa da sonunda alarmım çaldığında üstümdeki örtüyü ayaklarımla itekleyip ayaklarımı soğuk zemine değdirdim. Köpekli panduflarımı giyip banyoya doğru ilerlemeye başladım, yürürken aynı zamanda elimle saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum.

Elimi banyo kapısının koluna attığımda bir anda kapının açılmasıyla geriye sıçradım. Banyodan kumral saçları ıslak, beyaz tenli bir kız çıktı. Üstünde evdeki misafir bornozlarından biri vardı. Birkaç saniye kızın suratına boş gözlerle baktım, yeni uyandığım için tüm algım kapanmıştı. Kıza bakarken arkamdan adım sesleri duyunca arkama baktım, Marlene odasının kapısının eşiğine yaşlanmış bize bakıyordu. Kız Marlene'i görünce bana gülümseyip Marlene'in odasına ilerledi.

Kız içeriye giderken Marlene ile bakıştık, o bana sırıtırken yanına yaklaştım.

"Bu da kim böyle?" dedim heyecanlı bir tonla fısıldayarak.

Marlene kurnazca gülümseyip tek kaşını kaldırdı, "Sen bana o konuştuğun çocuğun kim olduğunu söylemeden hiçbir şey açıklamam."

"Hey- sen nerden biliyorsun? Mesajlarımı mı okudun sen yine?"

"Öncelikle bunun konumuzla ne ilgisi var?" diye fısıldarken arkasını dönüp kıza gülümsedikten sonra bana geri döndü. "Cevap bekliyorum burada Siri! Bana çocuğun adını soyadını söyle hemen."

"Çocuğun adını soyadını ne yapacaksın, Marls?"

"Ev adresini bulacağım, Sirius." dedi ciddi bir tavırla. "Sence ne yapacağım salak, stalk yapacağım."

"Ev adresini bulacaksın yani." tek kaşımı kaldırıp gülümsedim.

Ben lafımı bitirir bitirmez o da beni tekrar etti, "Ev adresini bulacağım." Ağzını kapattığı gibi arkasını dönüp kapıyı kapatmak için hazırlanıp cevap için beni bekledi.

"Remus Lupin." dememle zafer kazanmış gibi gülümseyip kafasını salladıktan sonra kapıyı kapattı.

Marlene ile üniversitenin 2.yılından beri ev arkadaşıydık, ikimiz de eve birilerini getiriyorduk o yüzden böyle küçük karşılaşmaları garipsemiyordum.

Banyoda işlerimi hallettikten sonra dün geceden hazırladığım kıyafetlerimi giymek üzere odama yöneldim.

Bugün stajımın 2. günüydü ve üstümdeki gerginliğin çoğunluğu azalmıştı, hatta hiç kalmamıştı neredeyse. Daha önce yüzlerce kez geçtiğim koridorlar, çıkıp indiğim merdivenlerdi bu nedenle kendimi yabancı hissetmiyordum. İlk günden her şey güzel başlamıştı, öğrencilerin ilgisini çekebilmiştim. Özellikle birinin, diğerlerinden daha fazla çekmiştim.

Ceplerimi de kontrol ettikten sonra çıkmaya hazırdım. Ayakkabılarımı giydim ve aşağı indim.

Hava bugün çok az rüzgarlıydı ama yine de güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. Dışarı çıktığım an güneşin gözüme gelmesiyle bir an gözlerimi kıssam da hemen alıştım. Cebimden birbirine girip düğüm olmuş kulaklığımı çözerek kulaklarıma taktım. Taylor Swift dinleyerek metro istasyonuna yürümeye başladım. Her gün en az bir kere Taylor dinlemezsem günüm geçmiyordu.

art deco | wolfstarWhere stories live. Discover now