Öğrenciler bu fikri beğenmiş olacak ki birbirleriyle heyecanla fısıldaşmaya başladılar. Mitoloji herkesin ilgisini çekerdi.

"Şimdi direkt ilk dersten giriş yapacağız. İşleyeceğimiz konu..." devamını getirmeden arkamı dönüp tahtaya konu başlığını yazdım. Roman Mitolojisi. Arkamı dönüp çocuğa baktım, Remus'a.

'Remus' ismi de Roman Mitolojisinde  geçen etkili bir isim olduğundan ilk bununla başlamak istedim. Kendisi de isminin anlamını biliyor olmalıydı ki  etkilenmişçesine tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.

Ders akıcı geçmişti -ki benim de amacım buydu. Dersin sonlarinda, başlarındaki heyecanımdan eser kalmamıştı. Ders boyunca Remus ara ara baştan aşağı beni süzüyordu ama çoğunlukla ilgilendiğini belirtircesine gözlerimin içine bakıyordu ama hala utanç duyuyordu.

Ders bittikten sonra öğrenciler yavaş yavaş sınıftan ayrılmaya başladı. Ben de eşyalarımı toparlarken Remus'un hızla sınıftan ayrıldığını gördüm. Ona yetişmek için hızla toparlanıp siniftan çıktım.

Şanslıydım ki fazla uzaklaşmamıştı, tek başına merdivenlerden inerken yakaladım ve merdivenleri onunla birlikte inmeye başladım.

"Dersten önceki halinden eser yok."

Sesimi duyunca irkilip bana baktı ama hiçbir şey söylemedi.

"Dokunduğun yabancılar dersine girdiklerinde böyle mi olursun?" dedim sırıtarak.

Söylediklerimi kafasında tartıyor olmalıydı ki bir süre tamamen sessiz kaldı. Zemin kata vardığımızda artık hiçbir şey söylemeyeceğinden emin olmuştum ki konuşmaya başladı.

"Pekala..." diyerek derin nefes alarak yüzüne baktı. "Dersteki o göndermeler, Roman mitolojisine giriş yapman...Oyun mu oynamak istiyorsun, Sirius Black?" kaşlarını çatmıştı ama kızgın görünmüyordu daha çok inatlaşıyor gibiydi, cilveleşiyordu, eğleniyordu.

Ben ağzımı dahi açamadan bana yaklaşmaya başladı. Etkileyici parmaklarını tişörtümün üstünden kaslarımda dolandırdı. Dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırıp fısıldamaya başladı. "İstediğin gibi olsun." geri çekilmeden önce dudaklarını nazikçe kulağıma değdirdi.

Geri çekilirken ellerini tekrardan göğsümden karnıma doğru ilerletirken gerçek hayata döndüm. Gerçekten, artık kaskatı kesilmeyi bırakmalıydım. Ellerini üzerimden çekerken son anda kolundan yakalayıp kendime çektim.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim kısık sesle yeşil gözlerine bakarak.

Bir cevap bekliyordum ama o göz kırparak sırıtmakla yetindi. Gülümsemesine bakarken afallamıştım o da bunu anlamış olacak ki hemen kolunu benden kurtarıp usulca yanağıma dokundu.

"Bu kadar fazla soru sormayı bırakmalısın, güzel çocuk."

Arkasını dönüp yürürken "Sonra tekrar görüşürüz." diye bağırdı.

Arkasından bakakalmıştım ama bir an kendime gelerek hemen etrafıma bakmaya başladım ama tek tük birkaç kişi dışında kimse yoktu. Boğazımı temizleyerek afallamış bir şekilde çıkışa doğru ilerledim.

Bugün sadece bir dersim olduğu için burada işim bitmişti. Andromeda'ya görüşürüz desem iyi olurdu ama hiç bir daha yukarı çıkma modunda değildim. Kingsley'nin yanına uğrayabilirdim ama eve gitmek istedim.

art deco | wolfstarWhere stories live. Discover now