"Ben biraz hastayım da. O yüzden buraya, doktorumun yanına geldim bugün." dedim elimden geldiğince ona durumu anlatmaya çalışırken. Üç yaşındaki bir çocuğa hastalığınla ilgili ne anlatabilirsin ki Naz? İmge merakla açtığı kocaman mavi gözleri bütün masumluğu ile bana bakıyordu. Cümlemi bitirir bitirmez kaşları çatıldı, dudakları büzüldü ve yüzüne bir hüzün çöktü. "Hiiih, sen hasta mısın? Öpersem iyileşir misin?" diye sordu.

Bu dediğine hazırlıksız yakalandığım için dudaklarımdan küçük bir kıkırdama kaçtı. Benden bir cevap beklediği için kendimi çabuk toparlayarak "Olabilir. Denemeden bilemeyiz." dedim, aynı zamanda işaret parmağımı yanağıma vurarak başka yere baktım. Oturduğu yerden yanağıma doğru uzanıp sulu bir öpücük bıraktı ve beklentiyle bana bakmaya başladı. "İyileştin mi?"

"İyileştim." dedim, ellerimi onun yanaklarına yerleştirip bu sefer ben yanaklarına öpücükler bıraktım. Kollarını sıkıca boynuma doladı. Cevabımdan mutlu olmuş bir şekilde kahkaha attığında ben de gülümsedim. Onun mutluluğu, karşısındakine de bulaşıyordu. Kucağıma çıkıp kafasını göğüsüme yasladığında arabanın içinde Alaz'ın radyoyu açmasıyla kısık sesli bir müzik de çalmaya başladı.

Sessiz geçen yolculuğun ardından Alaz'ın apartmanının önüne geldiğimizde arabayı uygun bir boşluğa park etti ve arabadan indik. İmge benim elimden tutarak yürürken Alaz bizim önümüzden ilerleyip bizim için evin kapısını açtı. Sabah kliniğe gitmeden önce Alaz'ın evinde kahvaltı yapmıştık o yüzden Karabiber zaten bizi içeride bekliyordu. Kapı sesini duyar duymaz yattığı yerden kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başladı.

İmge elimden kurtulup Karabiber'e doğru koşmaya başladı ve yanına geldiğinde eğilip kollarını ona doladı. "Karabiber, biz geldik!" diye neşeyle bağırdı. Karabiber de sanki onun dediklerini anlamış gibi heyecanla havladı. Alaz üzerini değiştirmek için odasına doğru ilerlerken ben de salondaki koltuklardan birine oturdum.

Karabiber, İmge'nin üzerine çıkmaya çalışmasıyla ikisi birden yere sırtüstü düştüler. Yerde yüzünde korku dolu bir ifade ile yatan İmge ile göz göz geldik. Ben endişeyle İmge'nin vereceği tepkiyi beklerken o birden kahkaha atmaya başladı. "Devirdi beni." dedi kahkahalarının arasından.

Karabiber'i, İmge'nin üzerinden kaldırmak için oturduğum yerden kalktım. Karabiber'i ön ayaklarının altından yakalayıp havaya kaldırdım ve böylece İmge de yattığı yerden doğruldu. Ayağa kalkar kalkmaz aklına bir şey gelmiş gibi odalardan birine doğru ilerledi. Alaz üzerini değiştirmiş şekilde odasından çıkıp yanıma geldiğinde bir elini belime sarıp bana arkamdan sarıldı.

"İmge varken kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapamadık. " dedi boynuma bir öpücük bırakırken. "Ne konuştunuz bu hafta?"

"Annemin bana karşı olan tavırlarını ve olası sebeplerini konuştuk. Asında bu pek konuşmak istemediğim, benim açımdan can sıkıcı bir konuydu ama yine de kaçmadım. Seans sırasında yorulmuştum biraz ama yorgunluğum seni görünce geçti." dedim. "Öyle mi?" diye keyifle sordu, besbelli dediğim hoşuna gitmişti. Kafamı ona doğru çevirdiğimde burnumun ucuna bir öpücük bıraktı.

"Dayı!" diye seslenmesiyle belimdeki kollarını çözüp odaya yanına gitti. Kısa süre sonra İmge elinde bir sürü renkli kuru kalem ve bir A4 kağıtları ile yanımıza geldi. Elindekileri orta sehpanın üzerine bıraktıktan sonra yüzünü bana doğru çevirip eliyle gözünün önüne gelen saçlarını geriye attırdı. "Naz abla, benimle resim yapar mısın?" diye sordu.

"Yaparım tabi." dedim sehpanın yanında diz çökerken. Cevabımdan memnun olmuş gibi kıkırdadı. O da yanıma gelip bacaklarının üzerine oturdu. Bir kağıdı önüne çekip düşünür gibi yaparak kalemi kafasına vurmaya başladı. "Ne yapacağız?" diye sordum.

PSİKOLOG BEYWhere stories live. Discover now