4.Bölüm

4.3K 461 59
                                    

"Bunu unutmuşsun, ondan gelmiştim." Dedi çekinerek elindeki cebinde bulduğu Jungkook'a ait olan altın kesesini uzatarak. Jungkook kaşlarını çatmış ama altınları tutan elini nazikçe ittirmişti Taehyung'un. Arkadakini kontrol edip tekrar güzel Taehyung'a dönmüştü.

"Ben onu sana hediye olarak bıraktım. Cebine koymuştum, cebindeyse senindir." Demişti. Taehyung iri torbayı Jungkook'un elini tutup elinin ortasına bırkamıştı.

"Ben bunu kabul edemem. Lütfen böyle şeyler yapma, hem bizim de paramız var." Demişti biraz sinirli bir sesle. Azıcık sinirlenmişti galiba.

"Taehyung." Taehyung Jungkook'un arkasındaki adama bakmıştı üzüntüyle. Ne suç işlemişti ki? Jungkook, Taehyung'un ona bakmasını istemediğinden hemen adamla arasına girmişti.

"Şey, ona ne yapacaksın?" Demişti ufak bir merakla. Jungkook Taehyung'a bunu söyleyip söylememekte kararsız olsa da söylemişti. Taehyung onun en hassas noktasıydı.

"Biraz hırpalayacağım sadece. Merak etme." Dediğinde Taehyung gözlerini irileştirmiş şaşkınlıkla bakmıştı ona. Ne yaptığını gerçekten merak etmişti ama sormaya da cesaret edemiyordu.

"Sorun ne bilmiyorum ama, bence çok da hırpalama lütfen. Affetmek her zaman büyüklüktür." Demişti. Jungkook kaşlarını çatmış ve bir şey bilmeyen güzel periye bakmıştı. Yine de onu onaylamıştı.

"Altınları al ve evine git Taehyung. Sonra görüşürüz." Dediğinde Taehyung kendine uzatılan altınları ittirmişti yine ve önünde eğilip selamını da vererek uzaklaşmıştı oradan hızlıca.

Elindeki altınlara sinirli bir şekikde bakıp zırhının içindeki cebine koymuş ve eve doğru gitmeye başlamıştı peşinde sürüklediği adamla birlikte.

Onlar zaten evlenecekti, böyle şeyleri söz konusu etmemesi gerekiyordu. Boşverdi ve eve girdikten sonra yanında getirdiği adamı zindana attı.

"Kapıdaki nöbetçiler, dikkat edin. Bu sakın çıkmayacak buradan. Babamla konuşup geleceğim." Demiş ve adama dönüp ona ithafen konuşmuştu.

"Merak etme, cezanı çekince seni yollayacağım." Demiş ve zindanlardan çıkmıştı iri adımlarla. Adam ise yaptığının cezasının sadece dayak olmasına seviniyordu bile.

O peri sayesinde kırpaç falan yemeyecek, sadece sıradan bir dayak yiyecekti. Bir periye minnettar olacağını hiç düşünmemişti ama şu an o periye minnettardı.

Jungkook ise odasına gitmiş ve kapıyı kapatıp altınları çıkartmıştı. Şövalyelerin en zenginleri ve liderleriydiler, dolayısıyla bir kese altın bir hiçti onlar için. Taehyung'un bunu vermek için o tehlikeli ormana tekrar girmesi sinirlendirmişti onu.

"Ya ben orada olmasaydım, etraf pislik dolu!" Söylene söylene altını tekrar cebine koymuş ve hizmetlilere odayı değiştirmelerini emretmiş ve bilerek küçük odada kaldığı için en büyük ve ışıklı odayı iki kişilik hazırlamalarını söylemişti.

Evin en üst katını babası zaten onlar için ayarlatacaktı. En üst katı onların evi gibi kullanabilmeleri için çalışmalara başlanmıştı bile. Hizmetli bunu Jungkook'a söyleyince o da ses çıkartmamış ve biraz sakinleştikten sonra aşağı zindanlara inmişti.

"Açın kapıyı!" Adam korkuyla yerinde sıçramış ve ayağa kalkmıştı oturduğu köşeden. Çok korkuyor ve titriyordu. Kapıdaki nöbetçiler de şimdi ne olacağının farkındaydı. Ama Jungkook onları gerçekten şaşırtacak şeyi yapmış, adamı çıkartmıştı.

"Benimle gel, işim var seninle." Demişti adama. Adam önünde saygıyla eğilmiş ve teşekkür etmişti fazla fazla. Jungkook onu pek takmamış, ilerlemişti peşinden geldiğini bildiği adamla birlikte.

Ormana geldiklerinde şövalye, Jungkook'un durmasıyla duraksamıştı. Jungkook ona dönüp altınları çıkartmıştı.

"Bunu Taehyung'a vermemi sağlarsan dayak yemeden kurtulursun. Ama ona herhangi yanlış bir harekette bulunursan ölürsün." Dediğinde adam heyecanla onaylamıştı. "Ne yapmam gerekiyor efendim?" Demişti telaşla.

"Adın ne bu arada?" Demişti şövalyeye. Şövalye ise şaşırsa da cevaplamıştı. "Min Yoongi efendim." Demişti hemen. Jungkook onaylamış ve yapması gerekenleri anlatmıştı ona. Yoongi ise onun her dediğini dikkatle dinleyip denileni yapmak için yola çıkmıştı.

Fairy's Knight /taekook\Onde histórias criam vida. Descubra agora