21. Bölüm | AJAN

Začít od začátku
                                    

Aramızda asla bir şey olmayacağına mı, ikna etmişti babamı? Bunu söyleyen adam her an dibinde bitiyordu. Kaşlarım çatıldı. Ben İstanbul'a dönünce evden gideceğimi söyledikten sonra babamı aramıştı demek ki. Yalnız hissetmemem için. "İyi ki geldin çok özledim seni." deyip sarıldım babama. Ne olduysa olmuştu, eşelemenin manası yoktu. "Bende seni özledim çiçeğim." dedi ve kolunu omzuma atıp sarıldı. "Ben biletlerimizi aldım. Yarın akşam Ankara'ya dönüyoruz." diye devam etti. Çatılan kaşlarımla babamdan uzaklaştım. "Ben seninle gelmeyeceğim baba." dedim kararlı bir şekilde. Rüya, salona girmişti. Arkasından elinde tepsiyle Faruk gelmişti. Rüya'nın alfalığı şaka mıydı? Faruk'a gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Aslında normal bir şeydi, bir erkeğin tepsi tutması zaten Faruk bundan gocunacak bir adam değildi. Yine de toplumsal benimsemelerden olsa gerek, tuhaf duruyordu. Faruk, kahveleri verirken Rüya, abisinin yanına oturmuştu. "Aile meselelerimizi otele gidince konuşuruz Mehir. Seni yeterince misafir etmiş insanlar, daha fazla durmana lüzum yok burada. Kendi şehrimize kendi evimize döneceğiz. Dönünce de yalnız yaşamanı istemiyorum, bizimle yani ailenle yaşayacaksın artık." deyip kahvesinden bir yudum aldı. Oldukça gergin duruyordu. Yabancıların yanında aile konusu konuşmayı sevmezdi. İnsanlara karşı her daim resmi bir mesafe koyardı. Mesleğinden dolayı öyle olduğunu düşünürdüm hep.

"Onlar yabancı değil benim için baba. Onlar, senin evinde hissetmediğim, aile sıcaklığını verdi bana. Karın ile aynı evde yaşamayacağım." deyip göz ucuyla Berkan'a baktım. "Merak etme burada da kalmayacağım baba." dedim. Berkan, konuşmamak için yumruğunu sıkıyordu. Babama saygısızlık etmek istemiyordu sanırım. "Otele gidince konuşuruz bunları Mehir." dedi üstüne basa basa. Babam kararlarıma hep saygı duymuştur ve şuan da beni istemediğim bir şeye zorlamayacağını, bildiğim için içim rahattı. Şuan ki sert tavrının sebebi, bu evdekilerin yabancı olmasıydı. "Otele gelmeyeceğim. Evime gideceğim." dedim sakince. İstanbul'da bildiğim tek yer evimdi. Annem ölmeden önce küçüklüğümün geçtiği, annem öldükten sonra semtine ayak basmadığımız ev.

Babam gergince kravatını gevşetti. "O eve mi gideceksin?" diye sordu. Anlamıştı. O ev, demişti. Annenin öldüğü ama ikimizin gömüldüğü o ev diyememişti. İyi ki de dememişti. Babam telefoni çalınca, ceketinin iç cebinden çıkarttı. Ekrana kararsızca baktı. Açıp açmama konusunda tereddüt ediyordu. "Buna bakmam gerekiyor kızım. Uzun sürmeyecek." deyip ayağa kalktı. Salondan çıkarken, telefonu açmıştı. Babam gidincez Faruk yanıma oturdu. "Bizi bırakıp gidecek misin cidden?" deyip saçımı karıştırdı. Üzgün çıkmıştı sesi.

"Bu evden gideceğim ama sizden değil. İstanbul'da olacağım, yine görüşürüz." deyip gülümsemeye çalışarak. "Gitmesen olmaz mı? Bu iki erkekle yaşamak bazen çok sıkıcı oluyor." deyip diğer yanıma da Rüya oturdu. Rüya bana şirin şirin bakıyordu. Normal de bu kadar sevimli bakmazdı ama şuan kasten yapıyordu. Gitmeyim diye bana şirinlik yapıyordu. Kollarımı ikisine sardım. Hızla karşılık vermişlerdi sarılmama. Biz sarılırken, Berkan karşı koltuktan, sessizce izliyordu.

"Konuşacağız kalk." dedi sessizlik orucunu bozarak. Rüya ve Faruk, geri çekildi. Kaşlarım çatılmıştı. Ses tonundaki sertlik, ona olan öfkemi harlıyordu. "Konuşacak bir şeyimiz kalmadı." dedim sakince. Sakin değildim ama sinirimi içimde tutmam gerekiyordu. Babam buradayken, Berkan ile kavga edemezdim. Edersem bu ev yerinden oynardı ve babam, Berkan ile aramızdakileri öğrenirdi.

Berkan, kalkıp yanıma geldi. Kolumu tutup beni ayağa kaldırdı. "Konuşmak istemiyorsan dinlersin. Yürü mutfağa." deyip yürümeye başladı. Kolumu tuttuğu için arkasından bende yürümek zorunda kalıyordum. Adımlarımı hızlandırıp, ayağına çelme taktım. Düşecekken son anda dengesini sağlamış ve kolumu bırakmıştı. Parmağımı tehditvari şekilde salladım. "Bir daha kolumu tutmayı aklından bile geçirme yoksa tutacak bir elin olmaz. Ben çektiğin yöne sürükleyeceğin evcil hayvanın değilim." deyip onu arkamda bıraktım ve mutfağa doğru yürüdüm. Söylenerek peşimden geliyordu o da.

KAN VE ZEHİR Kde žijí příběhy. Začni objevovat