24. Bölüm | ÖLÜLER AF DİLEMEZ

789 92 33
                                    


Selam ay parçalarım! Bölüm sonunda bekliyorum 💓

🌙

"Zalimin zırhı, adaletin keskin kılıcıyla delininceye kadar savaşacağım."

🌙

24. Bölüm: Ölüler Af Dilemez


Hayat iki zarf uzattı gözünü aralayan her insanoğluna. Beyaz ve siyah iki zarf. Birisi aydınlık, diğeri karanlık.

Her insan aydınlığını kendi seçerken, karanlığını kendi yarattı yıkık bir enkazdan.

Aydınlık ve karanlığı temsil etti, melekler ve iblisler. İnsanoğlu iyi ile kötüyü aynı bedende taşıyordu. Kimse tamamen beyaz yahut siyah değildi.

Saf kötülerin kalbinde dahi ekili insanlık güdüleri vardı çünkü fıtratımız buydu. Fıtratımızda vardı merhamet.

İyiler galip gelinceye dek durmayacağını, bildiğim bir adam tanıyordum. Yalnız ben değil, tüm ülke tanıyordu. Diğer insanlara göre, onun adı Adaletin kılıcı ya da Koruyucu'ydu ama bana göre...

Eli kan kokan adam.

Yüzümü güldüren, sevildiğimi hissettiren, kalbimin ritmini değiştiren adam.

Berkan Uraz.

Onunla bambaşka şartlar altında tanışsaydık, nasıl olurdu çok merak ediyordum.

Onun elinin kan kokmadığı, benim kandan korkmadığım bir evren mesela. Düşünmesi güzel ama hayal etmesi zor bir olasılıktı. Dudağımın kenarı kıvrıldı düşünceme ama uzun sürmedi.

"Mehir aç şu kapıyı yoksa kıracağım!"

İrkildim. "Açmıyorum!" deyip sırtımı daha çok yasladım kapıya içgüdüsel olarak. Olaylar biraz tuhaf gelişmişti ama pişman değildim. Uyandığımda Berkan'ın odasındaydık ve beraber uzanıyorduk. Berkan, gideceğini ve yalnız kalmamı istemediği için beni buraya getirdiğini söylemişti. Ona kirbarca 'gitmesen olmaz mı? tehlike diyorsun ve beni korkutuyor.' demiştim ama o kibarlıktan nasibini almadığını  kanıtlamış ve 'gitmek zorundayım.' demişti.

"Aç şu kapıyı dedim!"

Bende onu odaya kilitlemiştim. Kendi odasında hapis olunca belki empati yapardı ve beni bu eve hapis ettiği günler için özür dileme zahmetinde bulunurdu. "Acaba açsan mı kapıyı, sinirli geliyor sesi abimin?" deyip çitlediği çekirdeğin kabuğunu, çekirdek kabuğundan tepecik olan  yere attı. Kase vardı ama çoktan taşmıştı. "Cık." Dilimi damağıma vurup, başımı iki yana salladım. "Gitmeyeceğini söyleyene kadar açmayacağım kapıyı!" derken bilerek sesimi yükselttim Berkan'ın, duyması için. Rüya, bağırma seslerini duyup gelmişti üst kata. Üstlendiğim zorlu görevde beni desteklediği, söyleyip mutfaktan çekirdek ve kola getirmişti. Karşılıklı kapının önünde bağdaş kurmuş, çekirdek yiyorduk.

"Bak kırıyorum kapıyı!" Rüya ile aynı anda gözlerimizi devirdik. Yarım saattir aynı şeyi söylüyordu ama kırmıyordu çünkü kapının arkasında ben vardım. Çekilmem için tehdit ediyordu ama ben çekilmeden kapıyı kıramazdı çünkü bana zarar gelme ihtimalini riske atmazdı. Biri tarafından ilk kez bu denli seviliyordum. "Abi gitmeyeceğim de artık. Valla belim tutuldu yerde oturmaktan!" dedi Rüya ama gayet keyifli görünüyordu. Hatta bu durumdan zevk alıyordu. Abisinin gitmesini, Rüya'da istemiyordu.

"Yosun gözlü kız... Sabrımı sınamaya bir son ver." Sesi boğuktu. Bağırmamak için kendini sıkıyordu. "Boşuna kasma kendini, bağırsan da bağırmasan da 'gitmiyorum' demeden açmayacağım kapıyı Berkan." Avcuma çekirdek alıp, yemeye devam ettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAN VE ZEHİR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin