4. Bölüm | LABİRENT

Start from the beginning
                                    

Yüzümdeki gülümseme yavaşça soldu. İlk kez biri beni bu denli incitmişti. "Neden amaçsız hayatıma geri dönmek istemeyim? Daha düne kadar hayatımda yoktunuz. Şuan çok mutluyum falan mı sanıyorsun?" Dedim ruhsuz çıkan sesimle. Bu ses tonu bana ya da beni tanıyan insanlara yabancı değildi. Yine kapatmıştım duygusal faktörlerimi.

"Mutlusun demedim ama mutlu olabilirsin. Dünden bu yana bi amacın var. Bizi yakalatmak ve suçluların ceza çekmesi. Amacına ulaşmak istiyorsan, babanı aramalısın yoksa o çok sevdiğin adalete katkın olmayacak." Dedi sakince. "Mutlu olmam neden seni ilgilendiriyor? Az daha zorlasan daha dün tanıdığın birini umursuyorsun sanacağım. Teorine göre beni otobana attığın gibi kaçıp gidebilirsin. Benim amacımı anlamışsın, peki ya senin amacın ne Berkan?" Sesim pürüzsüzdü, cümlelerim ise dikenli. Bağırmamış ve ondan bile sakin konuşmuştum.

Araba aniden fren yapınca, öne savruldum. Berkan belimi tutup, koltuğa kafamı çarpmamı engellemişti. "Yavaş gerizekalı." Diye bağırdı Berkan, Faruk'a.

Faruk onu umursamadan, kendi aklındakini dile getirdi. "Harbi lan kız haklı. Napıyorsun oğlum sen, kızı bırakıp kaçalım." Dedi aceleyle. Berkan gözlerini kaçırdı. Faruk sessizce küfür mırıldandı. "Bi dakika... Bu kız, o kız mı? O yüzden en başında kurtulmak yerine peşine taktın demi lan kızı? En başından adını bildiğin de anlamalıydım." Diye söylenerek arabayı çalıştırdı ve bu kez hiç durmayacak gibi gaza abandı.

Berkan, Faruk'un onca lafına hiç bişey demedi. Sadece sustu ve gözlerini kaçırdı. Neyden bahsettikleri hakkında en ufak fikrim yoktu. Konunun ana öznesi bendim ama ben burada yokmuşum gibi davranmışlardı. Umurumda da değildi zaten. Şuan vermem gereken bi karar vardı ve beynim bununla meşguldü. Beynim bi kaç dakika düşünmenin sonunda, düşünmemekte karar kıldı.

Psikologum Sedef Altun'un çok sevdiğim bi sözü geldi aklıma. 'Bazen düşünmemek ve akışına bırakmak gerekir. Fazla düşünmek aslında hiçliği getirir. Bizim için en doğru karar, çoğu zaman ilk alınan karardır Mehir.' Bende ilk kararıma sadık kalacaktım.

"Başka numaradan ararsam babam şüphelenir ve telefonumdan yerime bakar." Konuşurken camdan dışarıyı izliyordum. Şimdilik ikisiyle de muhattap olmak istemiyordum. Başta beni kaçırdıkları halde sakin kalmıştım ama benim hakkımda bildikleri bişey vardı ve bunu hem söylemiyorlar, hemde yanlarında ben yokmuşum gibi lafını açıyorlardı. Berkan'ın hayatım hakkında dedikleri de cabasıydı. Daha dün tanıdığım bir insana kırılmıştım ama nedeni muammaydı.

Berkan, ceketinin iç cebinden telefon çıkartıp bana uzattı. Elime aldığım da benim telefonum olduğunu anladım. Dün arabada bayıldığım aklıma geldi. Büyük ihtimalle o sırada almıştı çantamdan. Bu araba dün ki külüstür değildi, ondan daha lükstü. "Çantam nerede?" Diye sordum yüzüne bakmadan. "Diğer arabada kaldı. Baskın olur diye eve götürmemiştik. Araba değişimi yapacağız birazdan, alırsın çantanı." Dedi tekdüze bir sesle. Başımı 'tamam' anlamında salladım.

Telefonumun şifresi olmadığı için direk açıp, rehbere girdim.

Babacığım aranıyor...

Çalıyordu. Berkan'a kaçamak bi bakış attım. "Hoparlöre al." Dedi pürüzsüz çıkan sesiyle. İtiraz etmeden hopörlere aldım.

İkinci çalışta açıldı telefon. "Mehir kızın neredesin sen? Sedef hanımın sekreteri aradı dün. Klinikten kötü ayrılmışsın, doktorunla da görüşememişsin. Çok merak ettik seni." Babamın endişeli sesini duyunca, sıkıca gözlerimi yumdum. Babam bu dünyadaki tek tutunağımdı.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi araladım. "Baba ben bi süre şehir dışına gidiyorum. Tatile ihtiyacım var. Ayla'nın yanında kafa dinleyeceğim. Seni çok seviyorum. Beni merak etme lütfen. Yiğit'i de öp benim için." Sesim gayet keyifli çıkmıştı.

"Tamam güzelim. Gidince ara beni, ilaçlarını da ihmal etme. Erken dön, sana çok güzel sürprizlerim var." Dedi şevkat yüklü sesiyle. Sürprizlerini başka zaman olsa zerre merak etmezdim. Sevmezdim de zaten gizli şeyleri. Oysa şuan çok merak etmiştim ne olduğunu çünkü ne zaman döneceğim muammaydı. "Görüşürüz babacığım." Dedim ve telefonu kapattım. Kapatmamla beraber gözümden bir damla yaş firar etti.

"Sence baban inandı mı?" Diyen kişi Faruk'tan başkası değildi. Yanağıma düşen yaşı elimin tersiyle sildim ve telefonun mesaj kısmına girdim. "Evet ama emin değil. Ayla'yı arayacak." Konuşurken aynı zamanda Ayla'ya yazdığım mesajı gönderdim.

Gönderilen: Ayla.
'Babam seni ararsa yanına tatil için geldiğimi söyle. Sevgilimle kaçamak yapacağım ağzını sıkı tut.'

Telefonumu cebime koydum. Berkan avucunu açıp, başıyla cebimi işaret etti. Gözlerimi devirdim, Berkan'a ters bi bakış attım ve telefonumu çıkartıp, avucuna koydum.

Faruk 'şimdi ne halt edeceğiz?' Diye sormadan, Berkan attığım mesajı sesli okudu. Mesajı onun sesinden duyunca çok duygusuz gelmişti. Sorun benim mesajımda mıydı yoksa onun sesinde mi bilmiyorum. "Bu Ayla kim? Baban niye inansın ona?" Berkan tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. "Aa nasıl bilmezsin Ayla'yı? Benim hayatıma benden daha hakimsin sanıyordum." Deyip sahte bir üzüntüyle dudağımı büzdüm. Berkan bu hareketime gözlerini devirmiş, Faruk ise Berkan'ın cevapsız sorusunun peşine düşmüştü. "Ayla güvenilir mi? Bu kız yakınınsa sevgilin olmadığını nasıl bilmiyor? Yoksa sevgilin mi var?.. Woww." Dedi Faruk.

Açıklamadan susmayacak gibi duruyorlardı. "Ayla benim çocukluk arkadaşım. Üniversite için İstanbul'a taşındı. Annem öldükten sonra ben kendimi herkese kapattım. Hayatımda kim var kim yok kimse bilmiyor çünkü kimseyi almıyorum hayatıma. Bi kaç eski arkadaşım var işte, Ayla gibi. Onlarla da çok nadir görüşürüz. Yani sorun çıkmayacak rahat olun." Dedim nefes almadan. Konuşmam bitince derin bi nefes aldım.

Benden sonra da kimse konuşmamıştı. Hava iyice kararmıştı. Yarım saat kadar daha gittikten sonra kuytu bi yere geldik. Küçük bi Avm vardı. Otoparkına girdik ve dün ki külüstür arabaya bindik. Bu araba bunca yolu bizden önce nasıl geldi diye sorduğum da, bi arkadaş getirdi diye geçiştirdiler. Sanırım başka suç ortakları daha vardı. Külüstür arabayı gördüğüme çok sevinmiştim çünkü çantama kavuşmuştum.

Külüstür araba ile yola devam ettik. Yollar altımızdan kayıp giderken, radyodan kısık seste çalan yabancı şarkı ninni gibi geliyordu. Gözlerim kapanırken, bu çekime karşı koyamadım. Bedenime örtülen kumaş parçasına sarıldım. Burnuma yayılan koku huzur kokuyordu. Üzerimi örten şey ceket olsa gerekti. Kendimi uykunun güvenli kollarına bırakmadan hemen önce kulaklarımı bir iç çekiş doldurdu "Uyku bi insana ancak bu kadar yakışır." Berkan benim bu sözleri duyduğumu bilmiyordu. Ben ise bu sözü hiç unutamayacak kadar sevmiştim.

Vee son! Düşüncelerini yazmayı unutmayın♡

KAN VE ZEHİR Where stories live. Discover now