2. Bölüm - Üç Yıllık Yas

340 34 31
                                    


Youngro evin kapısının önündeki ayakkabıları gördüğünde misafirlerinin çoktan geldiğini anladı. Anahtarını çıkartmak yerine doğrudan zile bastıktan sonra botlarının bağcıklarını çözmeye başladı. Birkaç saniye sonra kapı açılmıştı.

"Geç kaldın," dedi Bunok.

"Avukata yerimi neden söyledin?" Youngro botlarını çıkarıp içeri girdiğinde küçük yemek masasının başında oturan Kangmoo'ya selam verdi. "Hoş geldin oppa."

"Merhaba," diye karşılık verdi Kangmoo elindeki fincandan bir yudum almadan önce.

Bunok Youngro'nun botlarını alıp ayakkabılığa koyarken Youngro da atkısını ve paltosunu çıkarmış askılığa asmıştı.

"Önce söylememiştim ama bir mirastan bahsetti," dedi Bunok mutfağa doğru yürürken. "Babandan para kalmış olabileceğini düşündüm, söyledim."

Youngro nedense hiç şaşırmamıştı. Kızın peşinden giderken huysuzca homurdandı.

"Onun hiçbir şeyini istemediğimi söylemiştim sana." Mutfağa girdiğinde patates çorbasının kokusu ciğerlerini doldurmuştu. Ocağın başında dikilmiş, tencereyi karıştıran Hanna'yı gördüğünde çabucak ona doğru yaklaştı. "Ben yaparım Unnie, sen geç şöyle."

Bunok gerçekten arsızdı. Misafirlerine, üstelik hamile bir kadına iş yaptırıyordu.

"Hoş geldin canım," dedi Hanna. Kaşığı Youngro'ya bıraktıktan sonra kızın sırtını hafifçe sıvazladı. "Merak ettik geç kalınca."

Youngro'nun ortalıktan kaybolması ilk zamanlar olduğu kadar ürkütmüyordu onları, yine de endişelenmişlerdi.

"Birisi peşime avukat taktı da onunla uğraştım."

Bunok Youngro'nun keskin bakışlarının hala üzerinde olduğunu fark ettiğinde elindeki ekmeği sertçe tezgaha koydu.

"Youngro-ah! Sen bir etrafına bak da şu zengin gururundan vazgeç bir an evvel. Parayı istemiyorsan bana verirsin. Bu küflü daireden çıkalım yeter. Baban sana yaşattıklarından sonra bu kadarını da yapsın ba-"

Bunok hızlı hızlı konuşurken Hanna son cümlesinin ortasında sertçe araya girmişti.

"Ya!"

Hanna gözlerini kocaman açarak Youngro'yu işaret ettiğinde Bunok çabucak elleriyle ağzını örttü. Bazen düşünmeden konuşuveriyordu. Bu huyundan da en çok kendisi nefret ediyordu. "Özür dilerim," dedi ve sağ eliyle ağzına bir kez hafifçe vurdu.

Youngro omuz silkti. Kötü niyetle söylemediğini biliyordu. Eskisi gibi etkilenmiyordu bu gibi sözlerden. Çok daha kötülerini duymuştu. Derisi kalınlaşmıştı.

"Para değil. İki bina ve bir arsa..."

Bunok küçük bir çığlık attı.

"Ne?"

"Annemden kalmış," diye devam etti Youngro ona takılmadan.

Bu sefer Hanna araya girmişti.

"Annen mi?"

"Ne annesi?" Elindeki fincanla mutfağa giren Kangmoo onlara bakıyordu. "Youngro'nun annesi çok önceden ölmemiş miydi?"

"Evet! Ah, bu gerçekten mükemmel!" Bunok hevesle ellerini çırptı. "Rahmetli annesi ona büyük bir miras bırakmış, sağ olsun. Yani yine zengin oldu... Çok şanslısın Youngro, bu sefalet sana hiç yakışmıyordu."

"Yaaa!" Hanna tekrar yüksek sesle araya girmek zorunda kaldığında bakışları Kangmoo ile Bunok arasında gidip geliyordu. "Neyiniz var sizin, düzgün konuşmayı mı unuttunuz?"

SNOWDROP: Happy Ever AfterWhere stories live. Discover now