this is our place, we make the call

2.6K 292 200
                                    

"Oyun zamanı!" Siyah saçlı, büyük bir heyecanla ortada bağırırken yanında duran Seungmin dayanamayıp kollarını Hyunjin'in beline sarmıştı. "Hayır ya." Mızmızlanarak konuşan gence dayanamayan Hyunjin, dayanamadı ve kollarını sardı. "Ben de, ben de!" Ağlamalı bir ses eşliğinde Felix oturduğu koltuktan kalkıp yanlarına gitti hızlıca ve onlara sarıldı. Chan, gözlerini devirirken bu görüntüye karşı sadece derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı.

Bu hayattaki en büyük aptallığı yapıp çocukların içmesine izin vermişti ve kesinlikle şu an pişman oluyordu.

Bacağını, Changbin'in kucağına atarak bedenine sarılan Jisung kafasını kaldırdı. "Oyun mu? Nerede oyun? Çabuk oynayalım!" Büyük bir sevinçle söylediği şeye karşı Changbin güldü. İçmeyen kişilerden biri olarak eğleniyordu gördüğü sahnelerle çünkü grubun küçükleri, sarhoş olduğunda tamamen düşünme fonksiyonlarını kenarda bırakıyordular. Bunu keyifli kıkırtı sesleriyle de ortaya koyarken Minho sadece iç çekiyordu.

Sorumluluk sahibi bir birey olup kendinden küçükleri korumalıydı ama diğerlerine dikkatle bakan ve sürekli bir şey olabilme ihtimaline karşı tetikte olan büyüğü, daha etkileyiciydi.

Chan, gözlerini üç tarafta bulunan çocuklarda gezdirirken sürekli bacağını sallıyor ve çenesini tutuyordu. Sert yüz hatları odanın ışığının altında daha belirgin gözükürken Minho, olduğu yere sindi. Liderleri her ne kadar etkileyici olsa da, aynı zamanda sinirlendiğinde korkutucu oluyordu.

Aniden ayağa kalktığında Chan, irkildi. "Daha çok içmiyorsunuz." Dudak büzdü çilli olan genç ve kafasını Seungmin'in boynundan kaldırdı. "Ya ama daha yeni başladık!" Chan, Felix'in yüksek sesini umursamadan ona baktığında çilli korunma amacıyla Seungmin ve Hyunjin'in arasına daha çok sokuldu. O sırada Hyunjin bunu umursamadan elini bira şişesine uzattığında, Chan ondan önce davrandı ve önünden aldı şişeyi. "Uyumanız daha iyi." Daha çok kendi kendine söylenirken Jisung ile beraber üçlü üzüldüğünü belli eden sesler çıkarmaya başladı ama Chan bunu umursamadı ve Changbin'e döndü. "Jisung'u yatağına götürebilir misin?" Changbin kafasını salladı ve Jisung'un itirazlarını dinlemeden onu kucağına alıp ayağa kalktı. Odalara yönelince Chan kafasını bu sefer Minho'ya çevirdi. Anından kaçan gözler ile hafifçe tebessüm etti.

"Yardım edebilme şansın var mı?" Changbin'e kıyasla daha nazik bir tonda sorduğunda gülümsedi ve kafa salladı. "Harika." diye mırıldandıktan sonra gözlerini yanındaki gence çevirdi. Koltuğun köşesinde uyuklayan Jeongin, gülümsemesine yol açarken garip sesler çıkaran üçlüye döndü. Normalde sakin olan Seungmin bile alkolün etkisi çocuk gibi davranıyordu. "Ben, Hyunjin ve Seungmin'i götürürüm." Minho dudaklarını araladı ama ardından çok geçmeden kapattı. Hyunjin ve Seungmin tahminen zorluk çıkaracaktı ama aynı zamanda bu zorluğun altından tek o kalkabilirdi.

Ayağa kalkıp hâlâ diğer ikiliyle sarmaş dolaş olan Felix'e uzandı. Felix'in dikkati dağıldığında hızlıca büyüğüne sarıldı. Minho gülerken genci kendisine çekti ve salondan çıktı. Odasına ilerlerken Felix'in kalın sesiyle mırıldandığı şarkıyı dinliyordu. Sözlerin hiçbiri şarkıya uymuyorken en sonunda odasına vardı ve içeriye girip çocuğu yatağına yerleştirdi. Üzerine örttüğü yorgan ile çocuk her ne kadar karşı çıkacak olsa da göz kapakları ağır basmış ve kısa bir sürede uyuyakalmıştı. Şaşırmamıştı Minho. Felix, sarhoşken fazla enerji harcar ve hızlıca uyurdu.

Tamamen uyuduğuna emin olduktan sonra iyice bedenini yorganla sarmaladı ve düşmeyeceğinden emin olduktan sonra ayağa kalkıp odadan çıktı. Salona geçince hâlâ uyuklayan Jeongin'i koltukta gördüğünde tebessüm etti ve yanına ilerledi. Koltuğuna kenarına oturduktan sonra gözünün önüne düşen siyah saçları nazikçe geriye attı. "Jeongin." Adını mırıldandı yavaşça. Onu uyandıracaktı önce çünkü aniden kucağına alabilirse, korkma şansı vardı.

shy | minchanWhere stories live. Discover now