2ove

21 3 13
                                    


Dün okulda yejiden yediğim dayakla zar zor yürüyerek eve gelmiştim ne vardı yani biricik güzeller güzeli sevgilisini ve ilerde ki çoçukların annesine azıcık ucundan acımayıp  vurduysam öldürmedik ya

Gözlerimin şişkinliğine yataktan kalkmadan çare bulamayacağımı bildiğim için dünü düşünmeyi bırakıp yataktan canım acıya acıya kalktım

Etrafı çok görmüyordum bu yüzden her yere çarpa çarpa mutfağa gittim buzluktan çıkardığım pirinç suyuyla yüzümün şişikliğini indirip odama geçtim

Gardropun kapağını açıp üstüme flare pantolonumu ve düz beyaz tişörtümü geçirdim. Normalde makyaj yapmak İçin fazla üşengeçtim ama biricik wonny için yüzümü iki katı güzelliğe büründürmem gerekiyordu.

Her şeyimle hazır olup evden çıkarken içimde tepişen fillerle seke seke okula gitmeye başladım. Kapıdan geçerken çaktırmamaya çalışarak gözlerimle etrafı süzdüm çardakların birinde oturan wonyoung ve arkadaşlarını görüp onlar arkamda kalıcak şekilde yürürken aynı zamanda gözlerim sanki onları görebilecek gibi arkaya doğru gidiyordu

Biraz daha zorlasam beni bırakıp wonnynin kucağına düşüceklerdi. En sonunda gözlerim acırken onu bırakıp önüme döndüm. Eskiden normal olan ama artık sıkıcı gelen sınıfıma burun kıvırarak giriş yaptım. Ne de olsa wonny olmayan her yer sıkıcıydı.

Aslında normal olarak ayran gönüllü gözükebilirim ama sanıldığının aksine bu durum sadece wonyoung için geçerliydi o bambaşkaydı sanki gökten üzerime düşmüşte bana travma geçirip ona aşık olmamı sağlamış gibiydi.

Ama ona aşık olmak çok normaldi o güzel gözlerin büyüsüne kapılmamak anormal kaçardı böyle düşününce umarım kimse onu Benim gördüğüm gibi görmüyordu çünkü bu delirmelik bir meseleydi onu sadece ben görmek istiyorum her hangi bir başkası değil.

Böyle düşünürken zilin çalmasıyla bu aralar çok daldığım o derin düşüncelerden çıktım ve sabah yapmadığım kahvaltıyı burada yapmak üzere kantine indim. Kantinde çalışan yaşlı çiftten birisine patatesli poğaça ve su rica edip alınca boş olan masalardan birine oturdum.

Poğaçama gömülmüşken çakilen sandalye ile gözlerimi yukarı kaldırıp kimin geldiğine baktığım da gözlerimden çıkan kalpli havai fişeklerini bütün kantinin gördüğüne emindim .

Wonyoung bütün nazikliğiyle "buraya oturabilir miyim unnie" diyince nutkum tutulup zar zor kafamı salladım.

Gülerek çektiği sandalyeye oturup tostunu küçük ısırıklarla yerken elimde onu yemem için can atan poğaçayla hala ona öküzün trene baktığı gibi bakarken kafasını kaldırıp "poğaçanı yesene unnie" diyip tekrar gülerek önüne dönerken belli belirsiz kafamı sallayıp gözlerim hala ondayken poğaçamı bitirdim.

Arkama yaslanıp onun tostunu bitirmesini izlerken yediği lokmaları sayar olmuştum. Yine  düşünüyordum da sadece ikinci gün olmasına rağmen ona nasıl bu kadar aşık olmuştum.
Karşımda ki bu sevimli gibi gözüken ama bir o kadar da ateşli olan bu kız gözümde tanrıça gibiydi ona bu kadar çok tapıyordum.

Gözümün önünde sallanan zarif bakımlı tırnaklara sahip elle kendime gelip direkt olarak gözlerimi yüzünden çekip gözlerine sabitledim. "Neden öyle öyle bakıyorsun unnie yoksa yüzümde bir şey mi var?" Derken eliyle yüzünü yoklamıştı.

Panikle elimi sallayıp "hayır wonyoung sadece gözlerin çok güzeller onlara bakıyordum" derken wonyoung masada biraz daha yaklaşıp "gerçekten mi çok mu güzeller?"  Diye sorarken gülümseyip "evet gerçekten çok güzeller büyüleyici bir şekilde" dedim.

Wonyoung beklenmedik bir biçimde ciddileşip "biliyor musun unnie bir kitapta okumuştum genelde insanlar birinin gözüne hayransa ve ona o kişinin gözü büyüleyici geliyorsa o kişi ona aşıktır" dedikten sonra direkt gözlerimin içine bakıp gülümserken "söylesene Yuna bana aşık mısın?"

We feel in love in October | WonYunaWhere stories live. Discover now