29| Sevgili baba,

404 48 171
                                    

Bunları,
Bütün bunları biliyorsun diyordu zihninde şairin biri  ve  olduğu yerden ayrılmamak için gözlerini sıkıca yumarken şiir aynen şöyle devam ediyordu.

Ağlamadan,
Etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan

Bir el omzunu dürttü, niyeti onu göz kapaklarının arkasına işlenmiş dünyadan çekip çıkarmak olmalıydı. Oysaki Yibo saatler boyu orada, bazı hoş ritimli sesler ve nefes alan renkler arasında kalabilirdi. Ancak dışarıdan gelen kaba sözler kapatamadığı kulaklarından süzülerek dünyasına dahil oluyor ve şiir şairini utandırarak yarıda kalıyordu. Bunun için gözlerini açmadan önce Xiao Zhan'dan duyduğu şiirin aklındaki son mısrasını söylemişti. Kimsenin onu anlamasına ihtiyacı yoktu.

"Bırakıp sözlerimin kalıntılarını, açıkça konuşmak istiyorum."

Gözlerini açtığında üzerinde üç ayrı insanın bakışlarını yakaladı. Dördüncüsü ise lavabo aynasından kendisine bakmak dışında bir şey yapmıyordu. Bakışlarını en son önünde tutulan telefonun kamerasına çevirdiğinde yaşadığı bu şeyin  beklediğinden çok farklı oluşuna bir kez daha şaşırmıştı.

Kapıyı açtığında üzerine yürüyen adamların kendisini hastanelik edeceğine neredeyse emindi. Ama şimdi hafif hırpalanmış haliyle Zanjin'e yollanacak bir özür videosu çekmeye zorlanıyordu ve etrafındakiler, dakikalardır kendisine videoda söyleyeceği sözleri ezberletmek için inatçı bir çabayla uğraşıp duruyorlardı.

"Hazırsan başlıyorum, üç iki bir kayıt!"

İçlerinden en genç olanı bunu diyerek video kaydını başlattığında, Yibo burnunu kuvvetlice çekti ve bakışlarını telefondan kaldırıp tepesinde bekleyen Zanjin'in öz abisi olan adama baktı. Kaşındaki kanaması durmuş yara yüzünden miydi bilmiyordu ama yukarıya bakarken canı yanmıştı.

"Şey, Zanjin'in abisi beyefendi? Ben unuttum da ne diyeceğimi. Nasıl yapsak acaba?"

Mahcup sözleri orada konuşmasını bekleyen herkesten isyan sesleri yükselttiğinde tepesindeki adam gözlerini kapatarak sabır diledi ve telefonla çekim yapan gence seslendi.

"Kapat şunu kapat!"

Ezberinde olan cümleleri söylememek için uydurduğu yalanın can yakan birkaç darbeye mal olacağını zannederken gözlerini yeniden kapadı. Ancak aradan saniyeler geçse bile düşündüğü gibi olmamış ve koluna dokunan parmaklardan sonra sıkıca yumduğu gözlerini şüpheyle açmak zorunda kalmıştı.

Tam önünde az önce çaprazında duran şişman çocuk duruyor, işaret parmağıyla kendisini daha yakına çağırıyordu.

Ona yanaşmak için çekimser davrandığı sırada önündeki çocuk, "Yaklaş hele bir yaklaş." Dedi ve ensesinden çekerek yüzünü daha çok yaklaştırdı ona.  "Biraz daha ezberleyemezsen cümleleri buradan dışarı sedyeyle çıkacaksın bak benden sana söylemesi."

Yibo çırpınarak kurtuldu onun elinden. Abartılı konuşmak için belki de iyi bir andı.  "Ne diyorsun be! Ben zaten buradan sedyeyle çıkarım! Şu halime bak mahvoldum!

Şişman çocuk onun kendini yere atışına inanmayan gözlerle bakarken , "Abartma. O kadar dövmedik seni." Dese de Yibo ona aldırış etmedi. Yaralı yerlerini gösterdiği sırada şişman çocuğun sahiden şaşırarak pişman oluşuna şahit olmuştu bir kere, bu fırsatı kesinlikle değerlendirmeliydi. "Abartma mı!? Sen değil miydin beni az önce kaldırıp duvara fırlatan. Ha? Cevap ver şişko!"

Daha çok şaşıran çocuk elini çenesine götürdü, düşünceli görünüyordu. Düşündükten sonra, "Öyle bir şey yaptım mı ya? Hiç de haberim yok." Diye sormuştu yanındakilere dönerek. Arkadaşlarından onay beklerken öbür taraftaki Yibo ise burnunu çekip sahte göz yaşlarını silmekle meşgul olmuştu. Önündeki çocuklarla eğlenmeye devam etse de, arkasındaki öfkeli adamın ne vakit kafasına vurarak gevezelik yapıp durma diyeceğini bilmiyordu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin