3| Mevzubahis cılız bir çiçek,

690 111 264
                                    

İç sıkıntısı, huzursuzluk ve yönünü bulamayan su yolu gibi biriken kocaman bir öfke.

Yibo'nun hislerinin özeti bunlardı ve bu yüzden hiçbir arkadaşına takılmadan okul çıkışı, vakit henüz akşamüstü iken evine dönmek istemişti. Birkaç gündür kimseyle kavga etmemiş, hiç sarhoş olmamış ve hiç evinin aşağısındaki antika dükkanına gitmemişti.

Kaykayı ile sokağı hızla geçtigi sırada uzaktan gözüne ilişen antika dükkanına bakarken hep yaptığı burun kıvırdı ve kendi kendine söylendi.

"Çirkin dükkan, sahibi gibi içimi karartıyor."

Dükkana doğru yaklaşırken kapının önüne çıkıp yere eğilen adamı görmesiyle önce yavaşladı, onunla göz göze geldiğinde ise yıllardır emrine itaat eden kaykayı ayaklarının altından kaydı ve yere düşmekten son anda kurtulsa da sendeleyerek sokak ortasında kayıp giden kaykayına doğru bakarken buldu kendisini.

Etrafındaki insanları hep olduğu gibi umursamazken uzaktan kendisine bakan adama bağırdı.

"Senin yüzünden yaşlı adam!"

Zhan kendisine doğru gelen bedene bakarken gözlerini kapatıp kafasını iki yana salladı. Başına ne gelse suçu ona atan çocuğun bağırmalarına çoktan alışmıştı, bu yüzden önüne dönüp kapının kenarındaki çiçeğe su vermeye devam etti.

Kaykayını eline alan Yibo saçlarını karıştırıp onu umursamayan adama seslendi bir kez daha. Dükkanın önünde durmuş ve Zhan'ın kendisine bakmasını bekliyordu.

"Kem gözlerin yüzünden düşüyordum az daha, niye bakıyorsun öyle bana?"

Cevap yoktu.

"Kaç gündür seninle konuşmuyorum diye ne çok haset biriktirmişsin içinde öyle, kıskandın beni biliyorum."

Verilmiş bir cevap hala yoktu, Yibo daha çok kendi kendine konuşuyormuş gibiydi.

"Eğer yaşlı olmasaydın sana da kaykay öğretirdim, ama beline falan bir şey olur. Aman aman başımıza iş çıkarma."

Bir kaç gündür konuşmamak için tuttuğu dili çözülmüş, sabırları onu terk etmiş ve itiraf edemediği bir duygu yüzünden müthiş derecede huysuzluk yapası gelmişti. Evet, geveze olduğu günlerden birindeydi ve ona bakmak yerine çiçeği ile ilgilenen Zhan'ın suskunluğu onun konuşup durma isteğini körüklemek  dışında başka bir işe yaramıyordu.  Biraz bekledikten sonra onun ilgilendiği çiçeğe bakarken şansını bir kez daha denedi.

"Hatırlatma olsun diye söylüyorum. Sen bana küsmedin, ben sana küstüm."

Zhan nihayet tepki göstererek çiçeği bırakıp bakışlarını tepesinde dikilen bedene çıkardı. Cevap vermedi ve yüzü kızarmaya başlayan Yibo'nun konuşmasını bekledi. Yibo onun kendisine sakin sakin baktığını gördüğünde diline onlarca kaba, suçlayıcı söz gelse de bunların hiçbirini söylemedi. Bu sözler yerine alakasız bir şekilde çiçeklerden bahsetmeye başladı.

"Ne kadar da cılız bir çiçek, ancak senin gibi bir adamın uğraşı olurdu."

Ayağa kalkan adamın gözlerine bakmaya bir saniye bile ara vermezken, bu gözlerde gördüğü kendi yansıması nedendir bilinmez onu biraz önce laf attığı çiçek gibi zayıf hissettirmişti. Bu histen nefret ediyordu, Zhan onun aklını okuyor gibi geliyordu her zaman ve gözlerini kaçırmak hep basit bir yoldu.

Başka yöne bakarken huysuzluğundan zerre taviz vermeden bir kez daha dudaklarını araladı ve şöyle söyledi.

"Ölür bu çiçek yakında, boşuna uğraşıyorsun. "

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin