Trafik tuhaf bir şekilde sakindi. Kaldırımda neredeyse kimse yoktu. Kaçırdığım bir şey olup olmadığını düşünüyordum. Telefonumu açtım ve sınıf grubuna gelen bin küsür mesaj arasından atılan birkaç videoyu oynattım. Dün geceki enfekteleri çeken birileri internete atmıştı. Bu oldukça olası bir durumdu zaten. Artarsa şayet internet ve elektriği de kesebilirlerdi. Elektrik yoksa hayatımız düzgünce nasıl devam edebilirdi.

Önünden geçtiğim market tıklım tıklım doluydu. Herkesin nereye kaybolduğunu sonunda anlamıştım. Stok yapmak için marketlere koşmuşlardı. Evde yemeğim vardı fakat bir haftadan fazla idare edemezdim. Benim de alışveriş yapmam lazımdı.

"Gördün değil mi? Asker sürüsü adamı nasıl yakaladı!"
Ortaokul forması giyen iki çocuk önümden geçerken tekinin kolunu yakaladım ve gösterdiği videoya baktım.
Kargocu olduğunu düşündüğüm adam motoruyla giderken aniden yere yığılmış tuhaf hareketler sergilemeye başlamıştı. Hava karardıktan sonra çekilmiş olsa gerek adam aniden enfektelerden birine dönüşmüştü. Askerler ellerindeki elektrikli sopayla adamı boğazından yere bastırdılar. Daha fazla izlemeden koşarak karakola giden sokağa döndüm. Hiçbir şey yolunda değildi.

Karakola yaklaşırken önüne kurulmuş barikat ve çevresinde dikilen askerler karşılamıştı beni. Askeri yönetim böyle bir şey miydi? Her işi kendileri mi yapacaklardı?

"Burası askeri üst daha çok yaklaşma."
Omzumdan ittiren kadın asker ile popo üstü çakıldım.

Sikeyim bir bu eksikti!

Arkamdan gelen biri kolumdan tutarak ayağa kalkmama yardım etmişti.
"İyi misin?"
Tanıdık ses ile kafamı hemen o tarafa çevirdim.
Jung Jaehyun burada ne yapıyordu?

"Evet, sağ ol."

"Geçmene izin vermeyecekler."
Ellerini okul pantolonunun cebine soktu. Gerçekten hayatına devam edebilen birilerini görmek tuhafıma gitmişti.
"Yerim seni arıyordu. Okula gelmeyecek misin?"

"Seni ne kadar ilgilendirir Jaehyun."
Derken arkamı dönmüş geldiğim yoldan geri dönüyordum. Peşime takıldı. Yerim ile çocukluktan arkadaşlardı fakat karakterinden ötürü olsa gerek asla anlaşamazdık.

Güldü, sinirim bozulmaya başlamıştı.

"Cidden... Gitsene başımdan!"
Dayanamayıp bağırdığımda tekrar gülmüştü. Tanrı şahidim, bir kere daha gülerse suratına yumruğu çakacaktım.

"Ne ya? Hiç eğlenceli değilsin."
Sitemle konuşmuş peşimden gelmeye devam etmişti. Az önce geçtiğim marketin önünde durdum. İçeri girmek için bir hamle yaptığımda Jaehyun kolumdan yakaladı.
"Yerim senin hakkında endişeleniyor. Aptalca bir şey yapmasan iyi olur."
Neyden bahsettiğini anlamak adına bir süre baktım suratına. Niye herkesten bir uyarı alıyordum?
"Bana dışarı çıktığını söyledi, o gece..."
diye ekledi. Az önceki aptal tavrının aksine ciddileşmişti.
"Bir daha çıkmam zaten. Ölmek istemiyorum."
diyerek marketten içeri girdim, o da sonunda kendi yoluna, yani okula, gitmişti. Mecbur kalmadığım sürece o tehlikeye tekrar atlamak istemiyordum.

Marketten su ve pirinç alıp eve getirmesi için adres bıraktım. Yanında aldığım birkaç paket rameni de koluma takmış eve gidiyordum. Yarı yolda telefonuma düşen aramayla kaldırımda bekledim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 24, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

00.00 || don't go outsideWhere stories live. Discover now