Ares

9.5K 616 46
                                    

Marcus'un sesiyle gözlerimi açtım. Aslında sesi beni uyandıracak kadar yüksek değildi ama belimin ağrısı yüzünden uyku ile uyanıklık arasında olduğum için çabucak kendime geldim. Bir şeyler sayıklıyordu ama anlayamıyordum. Daha net duymak için yerimden kalkmadan ona yaklaştım.

"Shaila...Shaila nerde ? "

Duyduklarım karşısında midemden yumruklanmışa döndüm. Bir safkanın gördüğü kabuslar,rüyalar Tanrıların onları uyarması gibi bir şeydi. Bana iyi şeyler olmayacaktı. Soğuk soğuk terlemeye başlayınca onu uyandırmaya karar vererek omuzlarından tutup sarstım ama kendini çok kasmıştı. Sarstığımı hissettiğinden emin değildim. Rüyasında her ne görüyorsa onu geriyor olmalıydı. "Marcus uyan." Kulağına doğru fısıldadım.

Hafif bir uykusu vardı hemen kendine geldi. Uyuşuk bir sesle "Ne oldu ? Bir problem mi var ? " dedi.

"Hayır bir şey yok. Sayıklıyordun,terlemeye başlayınca uyandırmak istedim. " Devamını getirmeye korkuyordum ama sormasam hayatta anlatmazdı. "Ne gördün ? "

Abartılı bir telaşla "Ne duydun ? Ne sayıklıyordum ? " dedi.

Öyle bir şekilde sormuştu ki sakladığı bir şeyler olduğundan şüphelenmiştim. Bozuntuya vermeden sorumu yineledim. "Birine beni soruyordun. Neler oluyor Marcus ? Ne gördün ? "

Rahatlar gibi derin bir nefes aldı. "Hiç bir şey. Sadece kabus işte."

İçimden bir ses gördüğü kabusun labirentte gördüğüm kabusla bir alakası olduğunu söylüyordu. Kendi kabusumun tamamını hatırlamaya çalıştığımda hatırladığım tek şey o adamın eline düşmek istemediğimdi.
Gördüğü kabusu anlatması için diretecektim ki gözlerini kaçırarak lafı değiştirdi. "Saat kaç ? "

Daha fazla üstüne gitmemeye karar vererek büyük mermer pencereden dışarıya baktım. Muhtemelen gece saatlerindeydik fakat dışarıda hava o kadar kötüydü ki gündüz bile olsa gece sanabilirdim. Kaçırıldığımdan beri zaman kavramını kaybetmiştim. "Gece olmalı." Durgun bir sesle cevap verdim.

Neden durgunlaştığımı anlamak için bana baktığını sezdim. Sanki düşüncelerimi okumaya çalışıyordu. "Neyse şu çim adamla bir daha konuşsak iyi olacak. Bulmacadan bahsetti belki bir şeyler biliyordur." Diyerek yerinden kalktı.

"Çim adam mı ? "

Pis pis sırıttı. "Abel'dan bahsediyorum."

Güldüğümü belli etmemeye çalışarak ayağa kalktım. "Şey Marcus..."

"Ne ? "

"Ne zaman kibarlaşacaksın onu soracaktım."

"Dünkü gibi Abel'a sinir verici davranışlar sergileme lütfen. Yani hoş olmuyor aynı safta savaşıyoruz." Uyarılmaktan hoşlanmadığını biliyordum ama uyarmak zorundaydım.

Ters bir bakış attı. "Shaila fark ettin mi bilmiyorum ama dün o bana nasıl davrandıysa aynı şekilde davrandım. Kasti olarak sergilediğim bir davranış yok."

"Sorun yok Shaila." Abel'ın sesi salonda yankılandı. Düne göre çok daha dinç görünüyordu. En azından göz altlarındaki şişlikler neredeyse yok olmuştu.

"Sen bizi mi dinliyordun ? " Marcus az önceki lafımın zıttına gitmeye karar vermişti. Sert sert ona bakmakla yetindim.

Abel dalga geçer gibi bir ses tonuyla Marcus'a cevap verdi. "Hayır Lord Marcus. Konuşmalarınızı duydum efendim. Bir bakmak istedim."

"Her neyse bulmaca hakkında bize söyleyebileceğin bir şeyler var mı ? " ortamın daha fazla gerilmesini önlemek için direk konuya dalmıştım.

Elysium'un Sırrı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin